Tüm dünyanın merakla beklediği 89’uncu Akademi Ödülleri
bizleri bir kez daha uykusuz bırakadursun, altın heykelcikler de gece sonunda sahiplerine kavuştu. Bu prestijli ödül töreninde 14 adaylığı bulunan La La Land, 'En İyi Yönetmen, 'En İyi Kadın Oyuncu' gibi kategorilerde ödül alarak adını zirveye yazdırdı. ABD Başkanı Donald Trump'a protesto mesajlarının yağdığı geceye damgasını vuran en önemli olay ise ‘En İyi Film’ ödülünü vermek için sahneye gelen Faye
Dunaway ve Warren Beatty’in 'Moonlight' yerine 'La La Land’i anons etmesi oldu. Hollywood’daki Dolby Theatre’de
gerçekleşen geceye dair notlar ise şöyle..
- Bein Movies Oscar'da ekranlara gelen ödül töreninde, bizleri
geceye hazırlayan isimler Yekta Kopan, Özge Özpirinçci ve Ceylan Atınç oldu. Canlı
yayın yürütmenin elbette zorlukları, heyecanları var. Ancak böyle gecelerde
izleyici olarak bizlerinde belirli kriterleri ve beklentileri oluyor. Konuya
hakim, muhabbeti lezzetli insanları izlemeyi kim istemez ki? Böyle bir geceye
yalnızca saç, makyaj ve kıyafet şeklinde hazırlanmak yeterli değildir diye
düşünüyorum. 89. Akademi Ödülleri öncesinde "Ülkemizde ekrana çıkacak
sinema eleştirmeni yok mudur?" sorusunu akıllara getiren simaları izledik.
Beni hayal kırıklığına uğratan isim ise Özge Özpirinçci oldu. Görevi bizleri törene ortak etmek olan
Özpirinçci, gece için uzun bir çalışma yapmıştır eminim ancak keşke vaktinin
bir kısmını da filmleri izlemeye de ayırsaymış. Zira sinemanın başrol olduğu
bir gecede "O filmi izlemedim." demek ve bunu bir de sempatik hale
getirmeye çalışmak ekranda oldukça çiğ duruyordu? Neyse ki tam da bu nokta da Berrak
Tüzünataç devreye girdi ve "Amerikan Honey nasıl aday olamaz?" çıkışları
ile en azından film izlediğini 'usulca' bizlere haykırdı. Aylar öncesinden
hazırlanılan bir geceye konuk olup, aday filmleri izlemeyen konuklara ne
demeli (Berrak Tüzünataç dışında o sadece 'Amerikan Honey'i izledi-? Velhasıl, Özge Özpirinçci'yi gece için oldukça yetersiz buldum.
Sempatik olmak ve 'işi kotarmak' adına sürekli "Ben, ben" demek ya da muhabbettin
tam ortasında alakasız bir şekilde araya girmek ne yazık ki her platformda işe
yaramıyor. Yekta Kopan ise bildiğimiz gibi... Fikir sorduğu insanların "Bir
fikrim yok, izlemedim." cevaplarına rağmen geceyi sırtlamaya çalıştı. Neyse
ki Mehmet Açar ve Melis Behlil'in gelmesi ile yükü biraz daha azaldı. Kırmızı Halı
gurusu olarak da Ceylan Atınç ekranlarımıza arz-ı endam etti. Kendi alanındaki
bilgisi ve hakimiyetini bizlere yansıtabildi diye seviniyor bir yandan da “Keşke
hep ekranlarda olsa.” diye üzülüyorum. Güzelliği ve zarafeti ile göz dolduran
Atınç, sanıyorum ki kırmızı halıdan bihaber olanlara bile kendini izletti.
- Bu yıla ve geceye damgasını vuran 'La La Land' ismini eminim
ki uzun bir süre daha duyacağız. Hem
kazandığı ödülleri hem de gecenin sonunda yaşadığı skandalları. Gecenin
sonundaki büyük çaplı krize geleceğim ancak mesele artık yalnızca filmin adını duymak
değil, doğru şekilde duymak. Şöyle ki gece boyunca filmin isminin telaffuzu ile
ilgili hatalara şahit olduk. La la kısmında -a harfini yumuşatmadan kalın
okuyoruz. LA LA LAND! (la la lend şeklinde)
- Kırmızı halı seremonisi sırasında dikkat çeken bir başka
nokta ise, birçok sanatçının yakasına taktığı mavi kurdeleler oldu. Sanatçılar,
Amerikan Sivil Haklar Birliği’ni (ACLU) temsil eden bu kurdele ile daha ilk
dakikalarda törenin protest bir tavır sergileyeceğinin sinyallerini vermiş
oldu.
- İşin cafcaflı ve renkli kısmı olan kırmızı halının da
elbette kazananları var. Isabelle Huppert sadeliği ve doğallığı gecenin en şık
kadınlarından biriydi. Gecede şıklığı ile konuşulan bir diğer isim ise Alberta
Ferretti imzalı elbisesi ile Taraji P.
Henson oldu. Ancak naçizane ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü alan Emma Stone’un
gecenin en şık kadını olduğunu düşünüyorum. Ve son olarak Nicole Kidman, sen bizim buzlar
prensesimizsin!
Yazı devam ediyor..