Kuzey Güney’in arkasından gelen Kurt Seyit ve Shura bir
miktar hayal kırıklığı oldu maalesef. Bütün o şaşaalı tanıtımlara ve masalsı
atmosfere rağmen oturmayan bir şeyler vardı. Kitabına da bayıldığım bir
hikayeydi ama yine de beklenen büyüyü yaratmanın uzağında kaldı. Tabii Kurt
Seyit rolündeki Kıvanç Tatlıtuğ yine de görsel bir şölendi açıkçası, hele de
dizinin başladığı Rusya sahnelerine daha uygun bir oyuncu düşünemiyorum.

Sadece dizilerde değil, oynadığı Kelebeğin Rüyası filminde
de çok sevdim Kıvanç Tatlıtuğ’u, Mert Fırat gibi şahane bir oyuncunun yanında rol yapıp bir sahnede bile oraya ait
değilmiş gibi durmaması bir yana, ilk sinema filmi Amerikalılar Karadeniz’de
olan biri için bir sonraki filminin Kelebeğin Rüyası olması ve bize bu ilk
filmi tamamen unutturması yadsınamaz bir başarı. Yoksul ve hasta şair Muzaffer
Tayyip Uslu’yu öyle bir oynamış ki, tırnaklarını yiyişinden duruşuna kadar
kanlı canlı karşımızda duruyordu sanki. Daha çok kadın oyuncular için bir takdir
vesilesidir ama onun için de söyleyebiliriz bence, onca güzelliğini hiçe
sayabilmesi ileride yapacakları için de güzel bir ipucu verdi.
Şimdilerde Cesur ve Güzel’de izliyoruz onu, Tuba Büyüküstün
ile birlikte insanlığımızı ve genetik mirasımızı sorgulatan bir ikili
oluşturdular. Cesur Alemdaroğlu rolü ile Kıvanç Tatlıtuğ yine şahane, yine her
anı katalogdan fırlamış gibi. Sühan onu her reddettiğinde kafamıza deli sorular
üşüşüyor.
Diziye bol ratingler, kendimize Kıvanç Tatlıtuğ
izleyebileceğimiz bol fırsatlar diliyorum. İyi seyirler.
Not: Bu yazı için görsel seçmek yaptığım en zor şeylerden
biriydi, her cümlenin sonuna bir fotoğraf eklememek için kendimi zor tuttum.