Şiir gibi kadın: Elçin Sangu

Şiir gibi kadın: Elçin Sangu
Şiirlerle ilk tanışmam babam sayesinde olmuştu çok güzel şiir okurdu ve o kadar çok ezberinde şiir vardı ki keyiflendi mi hüzünlendi mi hemen bir şiir okurdu...

En çok da Nazım Hikmet'i severdi...

En sevdiği şiiri de "Karıma Mektup"... Benim de ilk ezberlediğim şiirdir..

"Yaşarsın kalbimin kızıl saçlı bacısı en fazla bir yıl sürer yirminci asırlarda ölüm acısı"

Ben de kendimi şiirlerde o güzel dizelerde avuturum.En çok da istemeden uğurlamak zorunda kaldıklarımı hep şiirlerle yolcu ederim...

İlkokulda hepimiz Hayat Bilgisi dersleri gördük ama hayatla nasıl başa çıkabileceğimizi öğrenmedik. Çoğumuz tökezleyerek, düşe kalka yara bere içinde kalarak öğreniyoruz adına hayat dediğimiz bu şeyi...

Hayat nedir diye sorsalar hepimiz çok farklı şeyler söyleriz, benim cevabım ise çok klişe olsa da "uzun bir yolculuk" derim. Bazen zevkli, bazen tatsız, bazen neşeli... Önemli olan o yolculuğun tadını çıkarmak her şeye rağmen ve bu yolda sana eşlik eden, eşlik ederken mutlu edenleri asla unutmamak kim güzelleştiriyorsa yolculuğu ona hep gülsün yüzün diyebilmek.

Bazen bir dost, bir sevgili ya da ilk kez gidilen bir yer güzelleştirebildiği gibi bazen bir şiir, bir film, bir dizi güzelleştirir hayat dediğimiz bu şeyi.

Bu yazıyı da hayatımın 1,5 senesine eşlik eden bana çok güzel duygular yaşatan hiç tanımadığım ama çok sevdiğim bir kadına "mutlu ettin, güzelleştirdin, güldürdün hep gülsün yüzün" demek için yazıyorum..

Elçin Sangu'nun Nazım Hikmet'in dizelerini hatırlatan saçlarından bahsetmeyeceğim, insanın gözünü alan bebeksi porselen teninden de saçları ile aynı renk olan bal rengi gözlerine hiç girmeyeceğim. En sevdiğim film Gilda'dır ve o karakteri yaratan efsane kadın Rita Hayward da benim gözüm de en iyisidir. Altın kelebek törenin de Elçin Sangu sade şık asil elbisesi kızıl saçları bembeyaz teni incecik bedeni ile arzı endam ederken Rita Hayword'u gözümde çoktan ikinciliğe düşürmüştü bile...

Sadece güzel bir kadın değil benim için çok ötesinde bir şey. Her şeyi ile o kadar sahici ki.. "İnsan birini tanımadan sever mi" sorusunun cevabı bende evet, Elçin.Tanımadan sever insan hem de çok sever. Gülüşünü sever, işine saygısını sever, samimiyetini sıcaklığını sever, yeteneğini sever, neşesini sever, başka canlılara gösterdiği sevgiyi sever.. En çok da hayata karşı duruşunu sever

Kendisi hakkında çıkan yalan magazin haberlerine öyle bir cevap verir ki Elçin Sangu'nun nasıl efsaneleştiğini görürsün, gurur duyarsın, hayran kalırsın sonra da zekâsını seversin ama en çok da saygı duyarsın. Bu dik duruşlu muhteşem kadının fanlarının kendisi için aldığı akordeona nasıl çocuk gibi sevindiğini görürsün. Sonra o kocaman neşesi mutluluğu samimiyeti içinde kaybolursun. Kahkahası dolan gözleri sıcacık sarılması sizi de sarıp sarmalar. Bir yandan saygı duyup hayran kalırken, bir yandan da "keşke dostum kardeşim olsa" dersin işte o kadar sahicidir.

O kadar sahicidir ki asla magazinin oyuncağı olmaz. Opera mezunudur ama "kendimce şarkı söylerim" diyecek kadar mütevazıdır. Asla ön plana çıkıp "ben şuyum buyum" demez çünkü o yapar yaşar ve sen de şahit olursun. Büyük laflar edip hiç bir şey olmayan sahte insanlarla dolu bir dünyada Elçin Sangu sahiciliği ve içten gülümsemesi ile pırıl pırıl parlar görmeyi bilen gözler için. Şöhretin getirdiklerini isteyen biri değildir; işini iyi yapmayı ve iyi bir oyuncu olarak konuşulmayı isteyen biridir ve bunu hep hissettirir size..


Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER