Kaan Müjdeci’nin yönetmenliğini ve senaristliğini
yaptığı
Sivas filmi 11 yaşındaki
Aslan’nın yaşadıkları küçük köyde karşılaştığı büyüme sancılarını ataerkil toplumdaki şiddetin, cinsiyetçiliğin ve sınıf ayrımının temellerini irdeleyerek bize sunan bir film. Aslan okul arkadaşı olan Ayşe’ye
aşıktır. Okulda düzenlenecek olan 23 Nisan gösterisinde Pamuk Prenses’i
canlandıracak olan Ayşe’nin yanına Prens olmak ister ama muhtarın oğlunun Prens
seçilmesi ile hayal kırıklığına uğrar. Bir gün yaşadıkları yerde bir hayli
popüler olan köpek dövüşlerinden birine denk gelen Aslan, burada dövüşü
kaybeden ve öldü sanılan Sivas adında terk edilmiş kangal köpeğiyle karşılaşır.
Bu andan itibaren Aslan çocuk dünyasından çıkıp erkek olmanın ne demek olduğunu
öğreneceği bir sürece girer. Bu film bir büyüme hikayesi. Ancak sıradan bir
büyüme değil, küçük bir çocuktan nasıl bir erkek yaratılır onu anlatan bir
film.
Masum bakışların şiddetle karşılaşması.
Filme dair iki görüşüm var. Sırası ile bu yazıda
onları aktarmaya çalışacağım. Birincisi bu film başarılı bir erkeklik
eleştirisi önümüze koyuyor. Son zamanlarda “fıtrat fıtrat” diye duya geldiğimiz
şeyi sorgulamış yönetmen. Bu film bize bir fıtratın olmadığını, aksine küçük insanlardan erkekler ve kadınlar yaratıldığını gösteriyor.
Ataerkil bir toplum oluşumuz sadece bir kadın doğası, verili kadın rolleri
yaratmıyor. Aslında ataerkilliğin kurgulanmış ve kodları olan bir erkekliği de yarattığını kanıtlayan bir film olmuş Sivas.
Bu erkeklik kurgusu öyle acımasız işliyor ki küçük bir insanın elinden sırf
erkek doğduğu için çocukluğunu, masumiyetini alabiliyor (sırf kadın doğduğu
için kız çocuklarının hayatının etkilenmesi gibi ama o bu yazının konusu
değil).
Filmi izlerken adım adım Aslan’ın bu erkeklik
kurgusu ile karşılaşmasını ve verili kabul edilen erkek doğasına entegre
olabilmek için geçirdiği değişimi izliyoruz. Yönetmen bu değişimi anlatırken
sadece söylemsel erkeklik vurgusuna değinmemiş. Buna sınıfsal bir açıdan da
bakmış. Muhtarın oğlu (Osman), babasının köydeki statüsü nedeni ile, Prens
olmaya layık görülürken, hayvan bakıcısı bir babanın oğlu olan Aslan’a ise yedi
cüceden biri olma rolü verilmiştir. Osman ayrıca köydeki en ihtişamlı ve dövüş
şampiyonu olan Bozo’nun da bakıcısıdır. Köpeği daha vahşi/güçlü olması için ve
diğer köpeklerin sonunu getirecek şekilde eğiten de Osman’dır. Hem yetişkin erkekler tarafından hem de sınıf arkadaşları tarafından önemsenen biridir Osman. Aslan’ın ise 20
yaşında, babasının zoru ile yılkıya bırakmak zorunda olduğu bir atı vardır
sadece. Aslan henüz bu yaşlı ata yürümesi için bile vurmaya (şiddet uygulamaya)
korkar. Osman’ın kocaman bir köpeği (Aslan’ın iki katıdır neredeyse) şiddet
kullanması için eğitmesi düşünüldüğünde, Aslan Osman karşısındaki haline isyan
eder ve bir an önce büyümek ister. Aslan en başından iki farklı noktadan kendi üstünde
hiyerarşi yaratan bir erkeklik ile karşı karşıyadır. Ve Aslan, Ayşe’ye görünür
olmak ve diğer erkek arkadaşları tarafından “kabul edilmek” için alkışlanan bu erkekliğe
doğru değişmeye zorlanır.
Hem Sivas'taki hem de Aslan'daki masumiyetin göstergesi gözler.
Tüm bunların ışığında Aslan’ın Sivas ile karşılaştığı
ilk sahne çarpıcı bir sahne idi. Korkusuna yenilmeden, soğuğa, karanlığa ve
köpeğin dehşet haline (birkaç saat önce Osman’ın köpeği Bozo ile dövüştürüldüğü
için kanlar içerisindedir) rağmen tüm gece bir an bile köpeğin yanından
ayrılmadan, geceyi onunla geçirmesi çocukça korkularından kurtulup erkekliğe geçiş töreni gibiydi. Zaten sonrasında abisi Aslan'ı bir sünnet düğünü (erkekliğe geçiş olan başka bir durum) havasında, şarkılarla "erkek mi oldun sen?" diyerek eve götürür. Ancak köpeğe
iyi bakan Aslan’ın hala daha Sivas ile olan ilişkisi masumenedir. Ayşe ona
yaklaşıp “itini dövüştürecek misin?” diye sorduğunda, O’na verdiği cevap hala masum
bir gelecek düşünün orada olduğunun göstergesidir: “İleride çocuklarımız olsa
onları boğuşturur muydun sen? Köpek de olsa canı var.”
Aslan ikinci kırılmayı ise Osman’a rakip olduğu
zaman yaşar. Osman ve Bozo ile ikinci kez karşılaştıklarında Aslan’ın kazandığı
zafer O’nu masumiyetten bir adım uzaklaştırırken, şiddet ve cinsiyetçiliğin esas
olduğu erkekler tayfasına bir adım daha yaklaştırır. Sivas dövüşlerde
başarılı (!) oldukça hem Aslan hem de ailesi köyde sınıf atlar. Sivas’ın Aslan’a
olan bağını fark eden muhtar ve tayfası Aslan’ı ve ailesini önemsemeye
başlar. Bu noktada başka erkeler tarafından dikkate alınan Aslan, kendi evindeki erkekleri sorgular ve köpeği üzerinden hem abisinin hem babasının erkekliklerine saldırır. Evlerinin çatısındaki küçük cinnet getirme buna en güzel örnek sahne idi. Dahası Sivas’ın ilk dövüşüne gittiklerinde, çoban olan abisi ve Aslan
sıradan köylülerin arabasına bile alınmamışken, Sivas’ın başarılarından sonra
muhtarın arabasında taşınırlar. Aslan’ın abisi daha önce içine giremediği
erkekler kulübüne girebilir, onlarla sosyalleşebilir.
Bu açıdan film, bir yandan, tüm isyanlarına rağmen Ayşe’yi
severken, bir yandan Sivas için endişelenen Aslan'ın aynı zamanda şiddeti var
olmanın temeli sayan yetişkin erkekler arasına girip onlardan biri olmaya
çalışmasının yarattığı gerilimi etkili bir şekilde yansıtmış.
Filmde bu erkekler kulübünün yansıtılması da başarılı idi. Sadece kendi aralarında sosyalleşen, bu sosyalleşmede
hiyerarşik erkeklikler kuran, köpek dövüşü ile iktidarlarını, güçlerini sınayan,
köpek dövüşü dışında silah söküp takarak birbirlerini test eden ve zaferlerini
(başka bir değişle erkekliklerini) geneleve giderek kutlayan erkeklerin
dünyasına bir pencere açıyor yönetmen Müjdeci. Yönetmen sadece tek tip erkeklik
olmadığını da köpek dövüşü turnuvasına giderken çevirmede otoritedeki erkeklik
ile (Jandarma kontrolü) karşılaştıklarında muhtar ve tayfasının takındıkları tutum ile bize
göstermiş. Yönetmenin tüm film boyunca taşraya ve taşradaki erkekliğe bakışı ne
didaktik ne de karikatürize edilmiş bir bakış açısı. Minimal bir perspektiften,
gerçekçi bir şekilde taşrayı önümüze sunuyor.
Bir çocuğun erkek olma yolunda masumiyetini yitirmesini etkili
bir şekilde hissetmemizi sağlayan bir film olmuş. Amaçsız ve araçsız bir şekilde hem kadını hem köpeği sevebilen
bir çocuktan sadece şiddeti, gücü, parayı ve hazzı isteyen bir erkeğe dönüşümünü bize
açık ve net gösteriyor.
Kaan Müjdeci'nin ilk uzun metrajlı filminin
başrolünde Aslan'ı Doğan İzci canlandırırken, ona köpek Çakır eşlik ediyor.
Oyuncu kadrosunda ise Muttalip Müjdeci, Hasan Özdemir, Ezgi Ergin ve Furkan
Uyar gibi ilk oyunculuk deneyimini gerçekleştiren isimlerin yanı sıra Ozan
Çelik, Banu Fotocan ve Okan Avcı gibi profesyonel oyuncular da yer alıyor.
Özellikle Doğan İzci’nin ve Çakır’ın performansları harikalar yaratmış. Ayrıca filmin birkaç profesyonel oyuncu dışında, amatör kişiler ile çekilmiş olması filme bir doğallık katmış
Buradan film ile ilgili ikinci görüşüme geçmek
istiyorum. Yazının devamı için diğer sayfaya bakınız.