Tiyatro oyunlarını elimden geldiğince takip edip izlemeye
çalışıyorum; fakat günlük hayatın koşturmacasına kapılıp gereken özeni
veremiyorum maalesef. Kozalar oyununu da aylar önce bir internet
sitesinde rastlayınca öğrendim. Kadroyu duyunca gözlerimden kalpçikler
fışkırdı! Binnur Kaya, Demet Evgar ve Esra Dermancıoğlu! Çok beğendiğim ve
son derece yetenekli bulduğum aktrisler! Okuduğum haberde, o sıralarda
Fransa'da gerçekleşmekte olan Avignon Festivali'nde 1 ay boyunca
sahneleneceği yazıyordu. "Acaba Türkiye'ye de gelir mi, gelirse ne zaman
sahnelenir, ben gidebilir miyim?" diye kendimi yerken, İstanbul'da
Zorlu Performans Sanatları Merkezi'nde sahneleneceğini öğrendim. Bana bir
metrobüs kadar yakın. ^^
İnternette satışa çıkar çıkmaz
hemen biletimi aldım ve 3 Ocak Salı günü izlemeye gittim. Konusuna değinmek
gerekirse şöyle izah edebilirim: Güncel toplum sorunlarından kendilerini ve
çevrelerini korumaya çalışan, dış dünyaya kapalı, tek dertleri birbirlerine
güç gösterisi yapmak olan üç kadının diyalogları. Sıradan bir misafirlikte yan
yana örgülerini ören bu üç arkadaş etraflarında olup bitenleri önemsemeden,
amiyane bir tabirle kendi hallerinde takılıyorlar. Dünya yanıyor, umurlarında
değil. Babadan kalma fabrikalarıyla, evlerindeki antikalarıyla, çocuklarının ne
kadar akıllı olduklarıyla, kısacası kendi başarıları olmayan ne varsa hepsiyle
övünüp, birbirleriyle yarışıyorlar.
"Görmeyeyim, bilmeyeyim, duymayayım! Aman Ali Rıza Bey, tadımız kaçmasın!"
Özellikle bir sosyoloji öğrencisi olarak benim en çok dikkatimi çeken kısım, 1971
yılında kaleme alınıp sahnelenmiş bir oyunun, geçerliliğini hala koruyabilmesi
oldu. O zamanki toplumsal kaos durumu, belirli kesimdeki insanların tutumu hiç
mi değişmez? Değişmiyormuş demek. Bazı oyunlar vardır, konusu veya sahnelenişi
sebebiyle eski bir oyun olduğunu anlarsınız. Kozalar, o oyunlardan biri değil
kesinlikle. Tabii bunda usta yönetmen Ayşenil Şamlıoğlu’nun da etkisini es
geçmemek lazım. 46 yıl önceki bir oyunu, özüne sadık kalarak modernize
edebilmek büyük bir başarı. Hanımların günlük muhabbetleri sırasında fondaki
patlama sesleri, çığlıklar, dan dan dan kapıların vurulması, o kadar çarpıcı bir
etki yaratıyor ki; bir saniye önce kahkahalarla gülerken, hemen ardından
kanınızın çekildiğini hissediyorsunuz. Yarattıkları bu etki için tüm ekibin
ellerinden öpmek istiyorum.
Bir de işin performans kısmı var ki evlere şenlik. Üç usta oyuncunun enerjileri,
birbirileriyle olan uyumu mükemmel! Sanki bir tiyatro oyununu sahnelemiyorlar
da, sazlarını ellerine almış birbirleriyle aşık atıyorlar. Tenis maçı izler
gibi, bir o yana bir bu yana bakıp durdum. Abartmıyorum, gerçekten fazlasıyla
keyif aldım izlerken. Tek perde oyunlara karşı hep bi’ isteksiz olurum, nedense
tatmin olamam; fakat Kozalar bir istisna oldu benim için.
İzlemek isteyenler için; oyun 10 Ocak ve 24 Ocak’ta Zorlu PSM’de, 4 Şubat’ta
ise Caddebostan Kültür Merkezi’nde sahnelenecek. Bilet almak için hala geç
değil. ^^ (10 Ocak’takine yer
kalmamışsa onu bilemem. Zaten kar da yağıyor...)
Sevgiyle, huzurla, sanatla kalın. :)