Albüm: Gülümseyin çekiyorum!

Mehmet Can Mertoğlu’nun ilk uzun metrajı Albüm, Bahtiyaroğlu ailesinin evlat edinme sürecini ele alıyor. Aile ve toplumu irdelerken bürokratik süreçleri de gözler önüne seriyor. Toplumun bir aile kurma ve o aileyi bebekle tamamlama fikrinden yola çıkarken, kahramanlarını da idealize etmiyor.

Bahar ve Cüneyt, ailelerini doğal yollardan(!) bebekle tamamlayamadıkları için evlat edinmek isteyen, evlat edinecekleri bebeğin de kendilerine benzemesi için bir hayli çaba harcayan çiftimiz. Elbette bebeğin kendilerine benzemesini istemelerinin bir sebebi var: Evlat edindiklerini saklayacak olmaları. İlk anda bu isteklerinden dolayı onlar adına üzülürken, ilerleyen dakikalarda gelen bir sahne karakterlere bakış açımı da tepetaklak ediyor. Soylarını devam ettirecek bir erkek bebek sahibi olmak istemeleri, kendilerine gösterilen bebek hakkındaki yakıştırmalarıyla Bahar ve Cüneyt’in bazı şeylere ne kadar takıntılı olduğunu anlarken, karakterlerin idealize edilmemesi sebebiyle de bir yandan keyifleniyorum.

Bahar ve Cüneyt’in yollar aşıp, yeni şehirlerde yeni hayatlar kurmalarının tek nedeni de evlat edindiklerini saklayacak olmaları. Burada da toplumsal bir eleştiriyle karşı karşıya kalıyoruz. Toplum evlat edinmeye iyi gözle bakmaz, evlat edinen aileyi ‘eksik’ olarak nitelendirir. Bu durum çiftimizi bir yandan evlat edinecekleri bebeği ararken bir yandan da anılar yaratmak durumunda bırakıyor. Ellerine aldıkları fotoğraf makinesiyle Bahar’ın hamilelik sürecini fotoğraflayan Bahtiyaroğlu ailesinin görevi bebeği bulduklarında da bitmiyor. Bebeğin doğumu fotoğraflanıyor, kimsenin onları tanımadığı bir yerde kurulmak üzere yeni bir hayata yelken açılıyor.

Bir fotoğraf albümü oluşturulurken, bir geçmiş yaratılıyor aslında. Gerçekten uzak ama alabildiğine sahici…

Albüm, sadece toplumun evlat edinme sürecine bakış açısıyla değil aynı zamanda bu gibi işlemlerdeki bürokratik süreçle de ilgileniyor. Vergi dairesinde uyuyan çalışanlar, iddia kuponu yapan öğretmenler, bilgisayarda oyun oynayan kurum görevlisi gibi karakterler ve sürecin taşlı yollarıyla da ince bir bürokrasi eleştirisi sunuyor.

Mehmet Can Mertoğlu, ilk filminde oldukça başarılı bir iş çıkarmış. Kamera hareketlerinin doğallığı, sanki Bahtiyaroğlu ailesinin evinde yaşıyormuşuz gibi samimi bir ortam yaratılması ve senaryonun ince detaylarına rejinin de aynı şekilde karşılık vermesiyle seyir zevki yüksek bir film Albüm. Şebnem Bozoklu ve Murat Kılıç’ın oyunculukları dozunda ve keyifli. Özellikle Bahar’ın çıldırdığı bazı sahneler var ki, karakteri daha da cazip kılıyor. Mizah unsurunun ince ve yerinde kullanılması da tadına doyum olmaz sahneler sunuyor. Bazı sahneler var ki hala gülüyorum.

Peki Albüm’ün hiç eksiği yok mu? Var. Şebnem Bozoklu ve Murat Kılıç’ın oyunculukları dışında sadece Şafak Karali'yi beğendim. Onun dışındaki tüm performanslar vasat. Devlet görevlilerinin aynı soğuklukta karakterlere bürünmesi bilinçli gibi görünse de onların da başarılı olduğunu söylemek zor. Şafak Karali'nin de yer aldığı o kısacık sahne ise filmin en sevdiğim sahnelerinden biri oldu.

Albüm, ucu açık, üzerine hayaller kurulabilecek finaliyle dikkat çekiyor. Anlatmak istedikleri üzerine uzun uzun konuşabilme, tartışabilme imkanı vermesi de bir filmde en sevdiğim şeylerden biri. Albüm, şehrinize uğradıysa mutlaka baş başa iki saat geçirmeli; uğramadıysa DVD yolu gözlemelisiniz.

Sözün özü; Mehmet Can Mertoğlu, ilk uzun metrajıyla bende ilgi uyandırdı, bundan sonraki filmlerini merakla bekliyorum. Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER