İzleyiciyi hüzünlendirmeye başka şekillerde devam
edeceğinizi dileyerek asıl bölüm yorumuma geçeyim. Poyraz’ın yavaş yavaş insanların
karşısına çıkması beni pek bir heyecanlandırıyor.
Beklediğim kadar güzel bir karşılaşma oldu Bahri ve Poyraz’ınki. Öncesinde
overdose dertten kendini meyhaneye atıp seneler sonra rakıya düşen Bahri Baba’yı,
karşısına Poyraz’ın gelip oturmasıyla uzun zaman sonra mutlu görüyoruz
belki de. (Bahri ve Poyraz’ı rakı sofrasına oturtmak çok şık hareket; öncesinde Bahri’nin
meyhaneye gidişi “Rakıya düşen ekibin dağılmasıyla da bağdaştırılabilir
pek tabii.” şeklinde yorumlanmış olsa da. ^^ -special thanks to
manzanasverdes-)
Kurufasulye
- Pilav
Neyse efendim. Sezon başlangıçları güzel, çünkü
uzun zamandır görüşmeyen karakterler de
bizler gibi birbirleriyle karşılaşıp heyecanlanıyorlar. Bakınız: Sinan ve Ayşegül’ün yıllar sonra birbirini
görmesi. Bu ikiliyi izlemekten de çok keyif aldığım için, şu andan itibaren aynı
evde oturacak olmaları düşüncesi beni
bir hayli sabırsızlandırıyor. Tabii bir de Poyraz Karayel gerçeği var. Ay yeni mekan
filan ama, Sayguner ailesinin evine ısınabilirmişim gibi hissediyorum. Bu arada
Ayşegül’ün evine gerçekten tamamen veda mı ettik? Poyraz ve
Ayşegül barıştıktan ve birlikte 847316 badire atlattıktan
sonra Ayşegül’ün evine yeniden taşınsınlar istiyorum.
Zira o Beyaz Ev, Ayşegül dışında kimseye ait
olmamalı.
Bitmez çileye düşenlerde bu hafta
Poyraz’ın yoğun bakımdaki İsa’nın eline hasta dosyası
ve pilot kalem tutuşturarak ödev yaptırmaya çabalamasını çok sevdim.
Uzun zaman sonra Oğuz Atay esintileri duymak iyi geldi. Canlı bomba üzerinden
verilen mesajlardan sonra böyle komikli esprili sahneler gelmesi de biraz şey,
Poyraz’ca. Neyse, yaratılmış en güzel
anti-kahramanlardansın Poyrazcım Karayel. Virüs gibi bir şeysin, çıkarıp atamıyorum seni
hayatımdan.
Yazı devam ediyor..