Sanki küçükken her şey daha güzel, daha samimi daha az
kötüydü. Yediğimiz elma şekeri daha tatlı, girdiğimiz sınavlar daha kolay, izlediğimiz
diziler bile daha samimiydi. Belki şimdilerde de yine tatlı bir elma şekeri
bulabilir ya da sınavları daha kolay atlatabiliriz. Ancak İkinci Bahar gibi
samimiyet abidesi bir dizi bulabilir miyiz? Pek sanmam..
Ne zaman televizyon
dizilerine dair keyifli bir sohbete dahil olsam, söz bir şekilde İkinci
Bahar’a denk gelir. Yürekten çıkıp, dile gelen bu cümleler hemen hemen
ortak bir özlemde buluşur: “İzlediğim en samimi diziydi”, “Efsane”, "Bir daha
böylesi gelmez” ve daha nicesi.. İkinci Bahar neden bu kadar içimize işledi, neden unutulmazlar arasına girdi? Çocuk aklımda kalanlarla, dilim döndüğünce
anlatmaya çalışayım..
Çünkü içimize
işleyen gerçek bir hikaye idi İkinci Bahar.. Geceleri kızlarının üstünü örten
Ali Haydar kadar, Vakkas’ın hırsı kadar gerçekti..
Çünkü tüm zamanların en iştah açıcı ve en keyifli
jeneriğine sahipti.. Yıllar sonra açıp izlediğimde bile beni çocukluğuma
götürüp, tüylerimi ürperten o jeneriği asla unutmayacağım..
Çünkü bir kadının sevgisini katarak nefis Antep
mezeleri yapabileceğini gösterdi.. Köpoğlu mancasının tadını damağımızda
bırakacak kadar hem de..
Çünkü “Kendi yemediğimi başkasına da yedirmem” diyebilen iyi
kalpli esnaf Ali Haydarlar'ın varlığı ile mutlu etti bizleri..
Çünkü aşkın sadece yakışıklı prens ile güzel prenses arasında var olmadığını, aşk için yalnızca seven kalbin yeterli olduğunu
gösterdi..
Çünkü eski zaman masalı olan “Çirkin Ördek Yavrusu”
hikayesini, Cennet'le Samatya’ya taşıyıp, bizi masallara tekrar inandırdı..
Çünkü affetmenin ne kadar yüce olduğunu defalarca
kanıtladı..
Çünkü tıpkı afet-i devran Neriman’ın dediği gibi "bazı
şeylerin söylenmeden de anlaşılacağını" öğretti..
Çünkü eşi olmadan yaşayamayanların yalnızca muhabbet
kuşları olmadığını gösterdi..
Çünkü Samatya Meydan’ının her bir köşesinde kavga eden
Tansu ve Şecaattin’in de öğrendiği gibi, birini çok sevdiğimizde yeri geldiğinde
fedakarlık etmemiz gerektiğini öğretti..
Çünkü bazen tüm
kalbimizle sevsek bile bunun mutlu bir birliktelik için yeterli olmadığını gösterdi..
Çünkü “Seni hep seveceğim, öldükten sonra bile” repliği ile
gerçek aşka inandırdı..
Çünkü bir insanın saf kötü olamayacağını öğretti..
Bu sayede Vakkas’ı anladık, Şecattin’e
hak verdik, Neriman’a üzüldük..
Çünkü alevlerin
arasında kaldığımız, her şeyin bittiğini düşündüğümüz o anda bir dost elinin
bizi kurtarabileceğini öğretti..
Çünkü hangi nedenle olursa olsun, başkasını mutsuz ederek mutlu olamayacağımızı hatırlattı..
Çünkü gerçek sevginin, iyi kalpli insanların, mahallenin, yardımseverliğin, kardeşliğin, dostluğun en güzel kesitlerini sundu..
'Çünkü’leri çoğaltmak mümkün. İkinci Bahar’ı unutulmaz kılan
bir araba dolusu daha neden sayabilirim ancak sadece yukarıdakiler bile yeterli olacaktır. İkinci Bahar’ı ne zaman
izlesem anne babasının yanında, ne olup bittiğini anlamaya çalışan küçük kız çocuğu olurum.
Sırf bu his bile, milyonlarca güzel çünkü'ye bedel.. İçimi ısıtan, beni dünyanın daha
iyi bir yer olabileceğine inandıran İkinci Bahar’da emeği geçen herkese bir kere
daha sonsuz teşekkürler.
İyi ki geldin İkinci Bahar!