Hikâyenin zeki ve çeviğini sevenler için: Punch!

Hikâyenin zeki ve çeviğini sevenler için: Punch!
Herkesin hayatında mutlaka “karanlık” bir zaman, bir yer, bir kişi mutlaka vardır. Bu karanlığı “kötülük” olarak değerlendirebilir miyiz, bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki ölüm adım adım yaklaşırken karanlıkların aydınlığa çıkması… Nasıl anlatsam… Geç olsun da güç olmasın, dermiş gibi!

***

Punch! Adı gibi zihninize yumruk atan bir hikâye. Her şey tam karardı derken… Ve Punch, Güney Kore dizilerini, özellikle suç türünde, neden sevdiğimi bana her saniyesiyle bir kere ve bir kere daha hatırlatan bir dizi oldu. (Punch’tan sonra beni polisiye/suç türünde tatmin eden herhangi bir hikâye daha olmadı.)

Hikâyeyi birkaç cümle ile özetledikten sonra neden Punch’ı böyle tutkuyla izlediğimi maddeler halinde sıralamak istiyorum. Ama önden önce minik bir dipnot: Uyarlanabilir mi? Bence mümkün değil!

Dizinin konusu: Park Jung Hwan (Kim Rae Won) yüksek mahkemede savcıdır ve bulunduğu yere gelene kadar hayatından çok fedakârlık yapmıştır ve bir gün kahramanımız Park Jung Hwan hastalığını ve fazla zamanı kalmadığını öğrenir. Ölmeden önce yapmaktan pişman olduğu olayların üzerine gider, karanlıkta kalan (ya da saklığı) her şeyi ortaya çıkarmaya başlar ve olaylar gelişir.

Şimdi gelelim neden Punch’ı izlediğime…

1-Satranç gibi
Punch dizisi için satranç benzetmesi tam yerinde olur sanırım. Her bölümü ilmek ilmek zekice işlenmiş. Şah kimin elinde, mat kimin elinde? Zeki ve çevik! Tam bu sefer yolun sonuna geldiler derken hooppp birden tüm dengeler değişiyor. Resmen izleyenlerle dalga geçiyorlar ve bu muhteşem bir his.

2-Bazen aşkı anlamak için ondan uzaklaşmak gerekir!

Günlük hayatın stresinden kurtulmak, güzel aşk masallarına inanmak için romantik komedi izlerim. Punch dizisinde izlediğim her hangi bir dizinin aksine aşk teması çok çok az. Hani oran ver deseniz güzel hatırınız için %10 derim. O da size yani! Aşkı anlamak için ona birazdan uzaktan bakan Punch bu özelliği ile de beni kazanmış oldu.

3-Oyunculuklar

Kriterimiz neydi?: Oynadığı karaktere inanmak ve inandırmak. Bu açıdan bakınca Cho Jae Hyun ve Kim A Joong’a sarılmak istiyorum. Cho Jae Hyun, Kim A-Joong’u farklı dizi ve filmlerde izlemiştim. Ama özellikle Cho Jae Hyun, Punch’tan sonra benim için farklı bir yere geçti. Güney aksanlı konuşmasından tutun da Lee Tae Joon karakterine inandırmasına kadar ekranda parladı, parladı!

4-Kim Rae Won

Kim Rae Won ile ilgili söyleyecek o kadar şeyim var; bir o kadar da yok. Hani şu “Oynamıyor, adeta yaşıyor.” diye izlediğimiz oyuncululardan. Gerçek hayattan Park Jung Hwan gibi birisi var mı bilmiyorum ama Kim Rae Won o kadar gerçekçi oynadıysa kesin vardır diyorum. Çünkü inandım! (Kim Rae Won’u ilk önce Lee Min Ho ile beraber rol aldıkları Gangnam Blues filminde izleyip, üstüne Punch’ı izleyince “Bu adam soğuk rollerin adamı!” demiştim. Taa ki Doctors’ı izleyene kadar. Ne demek istediğimi umarım anlatabilmişimdir.^^)

5-Erkekler göz!

Erkekler gözüyle; kadınlar kulağıyla sever, derler. Punch gibi aşırı maskülen bir hikâyeyi ben de gözümle izledim. Hiçbir detayı kaçırmamak için. Hikâye ile çekimin birbiriyle uyumlu olması beni dizinin içine bir adım daha çekti. İzlediğim ile anladığım arasında hiçbir şekilde bir tutarsızlık hissetmedim.

6-Eserekli ruh halinden uzak

Evet, hikâye çok zekice. Defalarca ters köşe oldum. Yolun sonundaki ışığı gördükçe ışığın daha uzaklaştığını fark ettim. Bununla birlikte dengesiz bir ruh haline de girmedim. Zihnimi gıdıklayan bu hikâye ruhumu içine aldı. Konudan bir dakika olsun koparmadan derdini anlatmayı başardı.

Bu yorumun ardından merak edenler için dizinin müziklerinden gönlümden geçen bir tanesini ve fragmanını bırakıyorum. İzleyecek olan herkese iyi seyirler!










BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER