Julieta
Pedro Almodóvar yönettiği Julieta, dünya prömiyerini yaptığı
Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarıştı aynı zamanda İspanya'nın
Oscar adayı. Almodóvar'ın 20. filmi olan Julieta, Nobel Ödüllü Kanadalı yazar
Alice Munro'nun öyküsünden uyarlama.
Filmin daha ilk sahnesinde karşımıza çıkan kırmızı renk bir Almodovar filminin içinde olduğumuzu hatırlatıyor. Almodóvar'ın yarattığı eşsiz kadınlar arasına bu kez
nispeten daha güçsüz bir kadın olan Julieta'yı izliyoruz. Hayat arkadaşı ile Madrid'den
Portekiz'e taşınmayı planlayan Julieta, yolda yürürken geçmişinden gelen biri
ile karşılaşır. İşte o andan itibaren Julieta'nın geçmişine doğru bir yolculuğa
çıkıyoruz. Kızı Antia tarafından terk edilen Julieta, yazdığı mektupla kızına
söyleme şansı bulamadıklarını ve sırlarla dolu geçmişini anlatıyor.
Julieta'nın suçluluk duygusu ve yalnızlığı, ağır dramlara
dönüşmeden tam da tadında bırakılmış. Bu arada Julieta’nın 30’lu yaşlarını
canlandıran Adriana Ugarte’nin performansı kendine hayran bıraktırıyor. Julieta, renkleri, canlılığı ve hikayeyi tadında
işlemesi ile izlenmeyi hak ediyor. Zaten Almodóvar film çektikçe bize de
izlemekten başka çare kalmıyor...
Trine Dyrholm Berlin Film Festivali'nde Anna rolü ile En İyi Kadın Oyuncu Ödülünü kazandı.
Komün / The Commune
Yönetmenliğini Thomas Vinterberg'in üstlendiği Komün, evli
çift Erik ve Anna'nın hayatlarındaki boşluğu doldurmak için arkadaşları ile
birlikte kocaman bir evde yaşamalarını anlatıyor. Berlin Film Festivali’nde
Trine Dyrholm’e en iyi kadın oyuncu ödülü getiren filmde üstlendiği Anna
karakterine hayran kalmamak elde değil.
Bu düzende giden komün hayatından, ilk başlarda ön yargılı
yaklaşan Erik dahil herkes memnundur. Bu memnuniyet Erik'in öğrencisine aşık
olması ve onu da aynı eve davet etmesiyle son buluyor. Erik ve Emma’nın yıkılan
evliliği, komün düzeninin de yıkılmasına neden oluyor. Sık sık
eğlenceli sahnelerin yer aldığı filmin son dakikalarında, dağılan aileler,
biten evlilikler üzerine düşünmeye başlıyorsunuz. Asıl ilginç olan ise, filmin
başında bir miktarda olsa yalnız olarak gördüğümüz ve üzüldüğümüz Erik,
olayları idare eden Anna iken, filmin sonunda tam tersi bir durumla
karşılaşıyoruz. Anna’nın biten evliliği ve kaybettiği işinin ardından, evi de
terk etmesi çaresizliğini tüm gerçekliğiyle yansıtıyor.
Birbirinden farklı karakterler de olsa ortak bir dil bularak
birlikte yaşayan bu arkadaş grubun hikayesi, FilmEkimi’nin bizlere verdiği
keyifli bir soluk oluyor.