Finlandiya’nın bu yılki Oscar adayı Olli Maki’nin En Mutlu günü alışılmışın çok dışında bir boks filmi. Alışılmışın dışında çünkü her şeyden önce siyah beyaz çekilmiş bir film ve atmosferi itibarıyla bir boks filminden ziyade bir dönem filmine daha çok benziyor. Olli Maki isimli bir boksörün gerçek hayat hikayesinden esinlenen film yönetmen Juho Kuosmanen’in ilk uzun metrajlı filmi. Bir ilk film olarak ortalamanın çok üzerinde olduğunu söyleyebileceğimiz Olli Maki’nin En Mutlu Günü, başrol oyuncuları Jarkko Lahti ve Oona Airola’nın performanslarıyla da göz dolduruyor.
"Büyük güne hazırlık"
Finlandiya’nın küçük bir kasabasında yaşayan ve aslında fırıncı olan Olli Maki’nin hayatının en mutlu günü olmasını beklediğimiz 17 Ağustos 1962 tarihini ve bu tarihe kadar yaşanan süreci izliyoruz filmde. Fırıncılığının yanı sıra amatör olarak boksla ilgilenen kahramanımız menajeri ve kendisi de boksör olan Elis tarafından tüy sıklet dünya şampiyonluğu unvanı için dövüşmeye ikna edilir. Aynı zamanda arkadaş da olan bu ikili arasında gizli bir rekabet de vardır; zira Olli’nin eskiden hafif olan sıkleti Elis tarafından tüy sıklete düşürülmek istenir. Kendisi de daha önce hafif sıklette dövüşmüş olan Elis başarısını Olli’yle paylaşmak istemez. Filmin bir boks filmiyle paylaştığı tek klişe de seyirciye bu kıskançlık-rekabet duygusunu tattırmak olarak kalır. Karşımızda büyük hırsları olmayan, gayet gerçekçi, bir sporcu durur. Profesyonel spor hayatının getirdiği/getireceği sıkıntıları hayatında istemez Olli. Unvan maçını kabul etmiştir etmesine ama ne sponsorlar umurundadır, ne çekilen reklamlar ne de ünlü olmak. Olli bir söz vermiştir, tek derdi de bu sözü tutmaktır aslen. Bunun ötesini düşünmez pek, geleceği tahayyül etmez. Anın gerçeğinde yaşar. Buraya kadar her şey yolunda gibi görünürken Raija adındaki hemşehrisine aşık olur. Onu kendisiyle birlikte Helsinki’ye sürükler. Antrenman yaparken, gazetecilerle konuşurken, reklam filmleri çekerken gözü hep ondadır. Bir yanda şampiyonluk ve ülkesinin kahramanı olmak dururken bir yanda aşk durmaya başlar. Olli zorlanır. Hayatının en önemli günü yine hayatının en önemli günü olacaktır ama bambaşka sebeplerle.

"Aşkım olmadan asla"
Boks filmlerinde görmeye alışık olduğumuz klişeler aslında Olli Maki’nin En Mutlu Günü’nde de karşımıza çıkıyor. Sıradan bir adamdan kahraman yaratmaya çalışmak, başarı-ün-zenginlik vaatleriyle sınanmak, antrenör-sporcu (burada menajer olarak karşımıza çıkıyor bu kalıp) arasındaki sevgi-kıskançlık-rekabet çerçevesinde şekillenen ilişki, fotoğrafa giren bir kadın, aşkı ve gerçekleri arasında kalan kahraman gibi hemen tüm klişeler mevcut önümüzde. Film bunların hepsini öyle güzel tersine çeviriyor ki izlediğimiz film bambaşka bir havaya bürünüyor. Hikayeyi bu yukarı saydığımız kalıpların hiçbirine oturtamıyoruz. Bir yandan bu kalıplardan dışarı da çıkmıyor olan biten. Gayet zekice hamlelerle siyah beyaz bir romansın içine hapsolup o mutlu günü bekliyoruz. Sonunda ne olacağını da bir noktadan sonra umursamıyoruz zaten. Gayet incelikli bir sadelikle yaratılmış dönem atmosferinin filmin siyah beyazlığına yakışması, Olli ve Raija’nın naif aşkının güzelliği, yönetmenin kamera açıları ve harika planlarla yarattığı masalsı tona kaptırıyoruz kendimizi. Yağmur altında ya da su kenarlarında çekilen sahnelerin, Olli’nin ya da Raija’nın yüzlerine düşen ışıkların oynadığı oyunların güzelliğine diyecek laf yok.

"Gerçek Olli Maki"
Olli Maki’nin En Mutlu Günü, seyirciyi konu ettiği zaman dilimine ışınlayan, yanıltarak sevindiren, aşkla besleyen bir mutluluk filmi. Oscar yarışında neler yapacağını şimdiden kestirmek zor. Yolu açık olsun diyelim. İyi seyirler...