Kerim…
Bebek fillerin hayaliyle yanıp tutuşurken Hülya’sını bulan
Kerim… Gözyaşlarını sessiz sessiz içine akıtan Kerim.
Çok güzel adamsın, güzel de seviyorsun. Ama hep sevilmeye
alışmışsın sen. Dünyaya gözlerini açtığın an sevilmişsin, sokağa adımını
attığın an sevilmişsin. Cevher veliahtı olduğun için hep el üstünde
tutulmuşsun. Kendinden ödün vermeyi, gururunu göz ardı etmeyi bilmiyorsun sen.
Öğrenmek istiyorsun belki ama öğrenmek için de çaba göstermiyorsun. Hem üzüyor,
hem üzülüyorsun.
Kerim… Neden affedemiyorsun Hülya’yı? Neden güvenemiyorsun?
Neden sarılamıyorsun Hülya’ya?
Sevmeyi bilmiyordun sen çünkü. Hep sevilmiştin, hep el
üstünde tutulmuştun. Sonra bir kadın geldi, ansızın hayatına girdi ve sana
sevmeyi öğretti. Kalbinin atışını ilk defa onunla duydun, gözlerin ilk defa onunla
buğulandı. Sen Hülya sayesinde baba olmayı öğrendin, Mehmet'in sevgisini tattın. Mehmet'in sana dokunan parmaklarında Hülya'nın izleri var. Ve sen Hülya’nın saçlarında hayata tutundun, gözlerinin derinliklerinde nefes almayı öğrendin.
Ama sarılamıyorsun çünkü bir gün Hülya giderse yalnız
kalmaktan korkuyorsun. Hülya’yı kaybetmekten, yeniden sevemeyen bir adama
dönüşmekten korkuyorsun.
Sen Hülya’ya kucak açan sakin bir denizsin. Hülya sana
koştukça coşkulanıyorsun.
Yazı devam ediyor...