“Hayatımı düzene sokmuştum ben, her şey tamamdı yani…Tamamdım... İyiydim.” İnsan kendine yalanlar söyler bazen. Kaçar, saklanır, baş etmek için türlü türlü yollara sapar. Çaresizliğine çare bulur kendince. Ama yaşanması gerekenler yaşanamamış ve yarım kalmışsa eğer tamamlanması için kimi zaman aynı kılıkla kimi zaman da kılık değiştirerek, tekrar çıkar yolumuza. Hesabı kapamak için göz kırpar, bir kere daha bize.
Defne’ye hiç olmadık zamanda hiç bilmediği dünyaların kapısını aralamıştı aşk. Söylediği yalanla durmadan savrulurken, başa gelen aşkla dönüp dönüp geri gelmişti. Gitmekle kalmak arasında sıkışarak geçen bu süreç, yalanın, bomba olup patlamasıyla Ömer’i uzaklara fırlatırken Defne’yi olduğu yerde yakıp kavurmuştu. Defne de küle dönmüştü. Ama zaten küllerinden doğmak için önce küle dönmek gerekmiyor muydu? Ayrılıkla geçen o süreçte, kendine masallar anlatarak avunmuştu ya da belki de sadece kendini avutmuştu. Yanardağın etkisinden kaçarak kurtulacağını zanneden Defne, yer ayağından çekilircesine korkarken “Senin için bir daha ağlamayacağım.” diye sözler verdi hem Ömer’e hem de kendine. Ah Defocik ah! Aşka söz verirsin de aşkta, söz veremezsin işte… Aşkın kanunu aklın istediği ya da dilin söylediği ile yazılmaz çünkü.
Her aşkın kanunu o aşkın içinde yazılır. Taraflar değildir bu kanunları yazan, aşkın kendisidir. Bu durum, bazen tarafların dilini bağlar, bazen elini kolunu. Bazen de tam tersi her şeyi yapacak kadar gözü kara yapar insanı. Tıpkı bizim masalımızın ‘Kral’ı gibi. Her şeyi yapabilecek kadar kendinden emin bir Ömer var karşımızda. Daha önce yaşananları oyun yüzünden kafasında tam oturtamadığı için eli kolu bağlanan bu adam, olanları kabul edip köşesine çekilmiyor artık. Kartlarını açık oynuyor. Çünkü neyi kaybettiğinin farkında. Yaşarken bir kere bile şüphe duymadığı bu aşkın, ondaki yerinin farkında.Her şeyi göze alıp, savaşılacak kadar büyük olduğunun farkında. Hem kendinin hem de Defne’nin farkında.
Nelerin yaşandığını detaylarıyla bilmiyor ama herkesin durduğu yeri gayet güzel çözmüş. Adaletli olmayı kendine ahlak edinmiş bu adam, bu kadar ağır bir olayda herkesi suçlayıp kendi haklılığının altını çizmek yerine, düşünüp taşınmış ve herkesi hak ettiği yere koymuş.

Ya Defne! Bizim yaptığımız sistemler böyle işte, bakınca tak diye anlaşılıyor.
Pişmanlık “Keşke yaşamasaydım.” demek değildir. Yaşananlardan ders alıp bugünü yaşayabilmektir. Ben bu yüzden Ömer’in durduğu yeri çok beğeniyorum. Zaten her zaman netti, kendinden emindi. Defne’nin aşkından değil, gelgitlerinden kafası karışıktı. Bu yüzdendi daha önceki terk edişleri. Her ne kadar Defne Ömer’e “Engel sensin.” dese de, hepimiz biliyoruz ki Defne’nin korkuları ve Ömer’in sert duruşuyla beraber asıl engel, aralarındaki yalandı. Defne tekrar kırılmaktan korktuğu için şu anda çeşitli manevralar yapsa da onun küçük İso’ya içini döktüğü gibi Kral’a çoktan yakalanmıştı. Buna yakalanmak demek çok doğru değil aslında çünkü ne Defne Ömer’den ne de Ömer Defne’den gitmişti.
Biz bu hafta açılışı işte bu kararlı Ömer’le yaptık. Ne sahneydi ama. Yüksek gerilimli finalin devamında arabasıyla yol kesen, öyle arkadan şaşkınlık ve hayal kırıklığıyla bakan değil, Defne’ye meydan okuyan Ömer gördük. Pamir’i hiç sallamaması, ona “Sen karışma.” demesi kalp ben. Yalnız yoldan geçen sürücüye nasıl kabadayılandı. ‘I was şok…’ Bu Ömer’in içinde ne çok renk var değil mi? Gökkuşağı gibi mübarek. Biri de eğreti dursun anacım bu ne? Şaşırıyor muyuz? Evet. Garipsiyor muyuz? Valla hayır.
Yukarıda da söyledim bu Ömer çok daha güzel bence. Daha önce neden yapmıyor diye kızdığım birçok şeyi bu sezon yapıyor. Pamir’le ne kadar güzel konuştu. Eskiden böyle açık açık konuşmazdı ama şimdi hem kendini hem de içinde bulunduğu durumu, gayet güzel ifade ediyor. Tebriks Ömercim sana.
Ya Defne, sana ne diyelim acaba? Kanka olamasanız da iki iş arkadaşı olacağınızı zannediyorsun ya işte herkescikler bunun olamayacağını görüyor canım. Sen de gör artık bir an önce. Veya şöyle yap; minik İso’ya anlattığın masalları kaydet sonra da dinle. Bak biz senin iç dünyanı oradan çözüyoruz, sana da tavsiye ederiz. Sen de, Ömer gibi adaletlisin biliriz de Ömer, damarına basmasa. O zaman şirazen bi’ kayıyor işte. Seçim yaparken hop ters tarafa geçiş yapıyorsun. Sana faydası da olmuyor, elinde patlıyor böyle şeyler genelde.
Ama bu hafta tüm tatlığınla eski Defne’ydin. Kendini ve Şükrü Abi’yi ikna etme çabaların, Ömer’e karşı yaptıkların ve her defasında yakalanışların çok tatlıydı çok. Sadece iş arkadaşlarına karşı olan tutumunu hiç beğenmiyorum. Daha doğrusu herkese bu kadar atarlı davranmayı sana yakıştıramıyorum. Bir de sürekli yırtık kot üzerine siyah veya beyaz bluz giymeni, hiç ama hiç anlamıyorum. Acaba alışverişe birlikte mi gitsek? Sana renkli renkli şeyler alırız. Hatta Neriman’ı günahım kadar sevme, ama bu konu ile o mu ilgilense? Malum onun zamanında çok daha şık giyiniyordun da.
Yazı devam ediyor.