Ömerler ve Defneler

Ömerler ve Defneler
Öfkeli Ömerler, korkak Defneler. “Engel sensin, engel benim paramparça olan kalbim ve senin ortalığı kasıp kavuran öfken.” dedi ya Defne. Belki de izleyeceğimiz ikinci sezonun şifrelerini kelime kelime verdiler. Çünkü hiçbir zaman Defne ile Ömer’in arasındaki sorun sadece Defne’nin söylediği yalan değildi. Birçok şey vardı. Ömer’in öfkesine birçok kez şahit olduk. Aslında hakkını çok yemeyelim, bu öfkeyi kontrol ettiğine de şahit olduk. Mesela o barda Pamir ile konuşurken. Gayet rahat kafa göz girebilirdi Pamir’e orada. Aralarında geçen konuşmada bizim merak ettiklerimizi sordu Pamir. Böyle bir hikâyeyi dinleyen her insan doğal olarak sorularla geliyor demek ki. Boşluk doldurmaya devam ettik duyduklarımızla. Anlıyoruz ki, kızın aşkı gerçekmiş, Ömer onun aşkından şüphe etmemiş ama kızdığı için gitmiş. “Anlatmış işte; terk etmişsin kızı, korktuğundan söylememiştir.” diyor ya Pamir. Var mı Ömer Beyciğim, bunların üstüne söyleyebileceğiniz bir laf? Var tabii ki, “Defne benim.” diyor. Bence de öyle, sakin. ^.^ Ama buna Ömer mi karar verecek yoksa Defne mi? Karakterlerin evrimiyle birlikte ilerleyen bölümlerde gözlemleyeceğimiz durumlardan biri bu olacak gibi.

Defne de Sinan’la birlikte, yazık bir yandan yine ağlıyor, bir yandan da dertleşiyor. “Tam hayatımı düzene sokmuştum, her şey tamamdı.” diyor ya. Aslında tamamdan o kadar uzak, o kadar eksik ki. Düzen diye tanımladığı şey de acıyı atlatabildiği kadar atlatmak ve dalgalanmaların olmadığı bir rutin oluşturmak. Eve gidiyor, bebek bakıyor; işe geliyor, bol bol çalışıyor. Son sürat giden bir arabanın içinde anları yaşamıyor, planlı bir hayat içinde yavaş yavaş günü geçiriyor. Böylesi güvenli çünkü o hızla gitmek ne kadar şahane olsa da, çarptığın zaman kafa, göz, kalp, ruh kalmadığı tecrübe ile sabit olduğundan, korkuyor. Ömer öfkesini Defne de korkularını yendiğinde, ikisi beraber tamam olacaklar nihayetinde. 

Kıskanç Ömerler, kaçak Defneler. Defne bize, aslında sadece bize ve minnak İso’ya anlattığı masalda çok net belirtti neler hissettiğini, duruşunun sebebini. Tekrar yanıp kül olmaktan korktuğu için, deli gibi sevdiği ve her zaman seveceği adamdan kaçıyor. Kaçak Defneler’e alışığız biz zaten. Bu sefer de son model bir Porsche ve Pamir adında İngiliz kırması taş gibi bir şahıs ile kaçtı. Ömer’in kıskanç hallerini daha önce de görmüştük ama “Deliyim ben.” dediğinde bu kadar ciddi olabileceğini tahmin etmemiştim. Salon beyefendisi çizgisinden çıkıverip, trafikte arabayı öne kırıp yol kesmeler, emir kipi ile konuşarak bağıra çağıra arabadan kız indirmeye çalışmalar, bunun da üstüne çıkıp diğer arabalara ‘lanlı’, ‘lunlu’ dalmalar. 

Ömer Beyler bizi şaşırtmaya devam edecek anladığım kadarıyla. Normal hayatta başıma gelse hiçbir zaman sindirip, prensiplerim sebebiyle kabul edemeyeceğim bu olayı, öznesi Ömer olunca, izlerken inanılmaz zevk almama ve bir dahaki kıskançlıkları dört gözle beklememe ne demeli peki? “Her Türk kızı biraz maçoluk sever.” diye bir genelleme vardır ve sinir olurum, ama izlerken ağzım neden kulaklarımdaydı, bunu açıklayamıyorum. ^.^ Siz öyle eski iki sevgili, arkadaş, adına ne deniyorsa olamayacaksınız. Ömer deli gibi kıskanmayı belki bırakamaz ama Defne kaçmaları bir gün bırakır belki. 



Oyuncu Ömerler, şaşkın Defneler. Bu en sevdiğim. Karşısında sevgi dolu bakışlar, bıyık altından gülüşler ile Ömer’i gören Defne’nin ayarları bozuluyor yine. Saatlerce ikisi arasındaki atışmayı ve kaçma kovalamacayı izleyebilirim. Olaylı günden sonraki sabah, ilk kez gerçekten konuştular Defne ile Ömer. Defne kendini sakin sakin anlatabildi.Kalbinin paramparça olduğundan bahsetti.

Ömer ise Defne’yi geri istiyor. “Söz veriyorum seni bir daha ağlatmayacağım, ben söz veriyorum bir daha senin için ağlamayacağım.” Duydukları ile Ömer’in nefesi kesildi, umutları tükendi, vazgeçti ta ki Defne’nin küçük sır kutusunu keşfedene kadar. (Sır kutusunu bulmasa yine vazgeçmemek için bir işaret bulurdu kanımca, buradan dönüş yok.) Defne’nin gözü gibi sakladığı kutuyu açıp içindekinin kendi tişörtü olduğunu anlayan Ömer’in kırılan cesareti yeniden toplandı ve Sinyor İplikçi oyunlarına başladı.

Keşke bir de koklasaydı diye geçirdim içimden. Defne de Ömer’in kokusuna hasret yıkamadan mı saklamış o tişörtü aylarca? (Kendini kaybetti. ^.^) Islık çalıp, mağaza köşelerinde sıkıştırmalar mı dersiniz, çocuk misali şemasını alıp vermemeler mi dersiniz. Şema diye delirtti kızı. İlla ki Defne eve gelecek, o şemayı kendi alacak. Kışkırtıyor bir de kızı; “Benimle aynı evde durunca kendine hakim olamamaktan mı korkuyorsun?” diye. Bu olayları dışarıdan böyle izlemek eğlenceli gerçekten ama Defne’nin durduğu yerden karşılamak katlanmak pek de kolay değil.

Yazı devam ediyor.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER