Bu bölümdeki en sevdiklerim arasında anne - kız sahneleri yer alıyor. Her iki sahnede de Zuhal Olcay oyunculuğunu konuşturdu. Duygu geçişlerini ne güzel aktarıyor izleyiciye… Süreyya’nın Cansu’ya bebekliğinde ninni söylediği anılar pek inandırıcı değildi ama Zuhal Olcay’ın sesinden ninni dinlemek oldukça hoştu. İlerleyen bölümlerde yine duymak isterim…
Işıl’ın bebeğini bırakmasına Süreyya’ya doğru annelik için yeni bir şans verildi düşüncesi belirdi aklımda. Ama ya boşanma? Aman ha annelik yapacağım diye boşanma daha fazla ertelenmesin. Gerçi olaya ivme katacak Levent izleyicilerden ilk eksi puanını aldı. Bölümler hızlıca akarken karakterlerin bölümden bölüme davranışlarında tutarsızlık olması beni şaşırtıyor. Levent’in ilişkilerinin adını koyma konusundaki telaşı “Ya ben, ya Metin.” seçimine zorlaması, “Hayatım boyunca seni beklemeyeceğim.” demesi iki hafta önce “Sana baskı yapmayacağım Süreyya, seni beklerim.” sözleri ile çelişmiyor mu? Süreyya - Levent ikinci şans için hiçbir zaman geç olmayacağının çok güzel bir örneği, yazık etmeyin bu ilişkiye, lütfen…
Metin, yine kendince sürprizler yapmış Süreyya’ya… Süreyya odaya geldiğinde gördüğü yemekleri şiddet mağdurları için yapılacak gecedeki ikramların tadım testi olduğunu ve Levent’in organize ettiğini düşünmüştüm. Meğer Metin biricik karısına kahvaltı sofrası hazırlamış, biraz yersiz bir jest. Levent Süreyya’nın ruh haline göre içecek tercihlerini bilirken Metin’in kaç yıllık hayat arkadaşının kahvaltıda çay mı kahve mi içtiğini bilmemesine gönderme tam yerinde oldu ama vakfın böyle gönül alma çalışmalarına alet edilmesinden hiç hoşlanmadım.

Dizideki en akıllı karakter Sude çıktı, hem Kerem’in (Eski) kız arkadaşının Cansu olduğunu hem de Cansu’nun Koran ailesinin küçük kızı olduğunu Oliva’daki birinci gününde çözüverdi. Oliva’daki tespiti de çok doğruydu. Ben de kaç senedir hizmet sektöründeyim, Sude’nin tespitinde olduğu gibi Cansu kadar patrondu, müşteriydi tanımadan dikleneni görmedim.
Sude Kerem’i gerçekten çok sevmiş, bloğundaki şiir bunu yakından görmemizi sağladı. Sevgisi Kerem’e ilk aşkı Cansu’yu unutturmaya yetebilir mi? İzleyip göreceğiz. Sude’nin sözlerine kesinlikle katılıyorum: “İnsanın yaralarına kimin iyi geleceği hiç belli olmaz.” Üstelik CanKer’cilerin gazabına uğrama korkuma rağmen, ikisini endam olarak pek yakıştırdığımı belirtmek isterim.
Kerem hayalleri peşinde koşacağına, Cansu kendi şirketinde çalışmaya başlayacağına, Bedia Hanım ne Mert’i ne de Ece’yi kapısından içeri sokmayacağına göre Oliva dönemi kapandı mı? Ne yani biz Ercan’ın şebekliklerini izleyemeyecek miyiz? Mert’in kimlik değişimini personele açıkladığındaki “Ben biliyordum.” havaları çok şeker değil miydi?
Özgün Çoban’ın ismi hala fragmanda geçtiğine göre Can geri
dönecek. Benim için misyonunu tamamlamış bir karakterdi, dönüşüne hiç gerek yoktu (Kaldı ki ortadan
kaybolma planı yapabilecek bir karakter olduğunu hiç düşünmedim.) ama Koran
ailesinde işler epey karıştı gelecekse elini çabuk tutsun.
Bu haftaki bölümü (Evimdeki bitmek bilmeyen tadilat
nedeniyle.) bölük pörçük izleyebildim. Bu nedenle bölümden bende kalanların
toparlanması yazıya dökülme süresi olarak uzun, yazının uzunluğu açısından ise
önceki yazılara kıyasla epey kısa oldu. Yorumlarda daha detaylı görüşmek üzere…