Bu
sayfanın başına oturalı tam iki saat olmuş. İnsan edecek tek kelime bulamayınca,
pekmeze bulanmış gibi kıvranıyor. Ama anlatmak istiyor, acısını atmak istiyor. Öyleyse
anlatacağım. Ne mi yaptım iki saatte?
Beyaz sayfa,
beyaz perdenin yerine geçmiş. Farkında değilim. Çocukluğumun kıyısında
köşesinde biriken o güzel sahneler, bir bir karşıma dikilmiş. Tarık Abi; bir
''Burdayım hocam'' diye sıcacık gülümsüyor, bir ta ciğerinin köşesinden
''Zehra!'' diye haykırıyor. Kahraman'ı için vitrini kırıp televizyona uzanışına
bak sen! Hafize Ana'nın demli çayından bir yudum alıyor. Sonra otobüsün
tepesinden sarkıp yanağımıza çapkın bir öpücük konduruyor.
Tarık
Akan; çok canlar yakan güzel gözlerinin ve şöhretin kuralları belli bahçesinin
esiri olmak istemedi. Sisteme karşı çıktı, döngüye karşı çıktı, kendine karşı
çıktı. Maden oldu, Sürü oldu, Yol oldu, toplumun gözleri oldu. Dar zamanların
ve garantici hislerin insanları, onu anlayamadı. Kafeste doğan kuşlar, uçmayı
hastalık sandı. Tarık Akan, ''Orda bir köy var uzakta.'' dedi. Bakmaya korkuyordunuz...
Anılar hiç ölür mü?
İki gün
önce geçmişin koridorlarında dolanırken Gül Sunal'ın bir anısına rastladım.
Stockholm'de bir adam, Kemal Sunal'ın kızı Ezo Sunal'a ''Beni babanız büyüttü''
diyor. Şaşırıyorlar hâliyle, anlamıyorlar. Adam diyor ki:
''Babamı kaybettik. Annem ve
ablam çalışmak zorundaydı. İki Kemal Sunal filmini arka arkaya koyup
giderlerdi. Bilirlerdi ki, ben onları izlemeden oradan kalkmam.''
Hepimize
baktınız be abiler...
Bizi
Adile Teyze'nin masallarıyla uyuttular. Şaban'ın şen kahkahalarıyla avuttular. Sütümüzü
içmeyince ''Bak boyun uzamaz, sonra Tarık Akan'la evlenemezsin'' diye
kandırdılar. Okuldan koşup, çantayı kenara atıp o güzel insanlarla buluşmak ne
güzeldi. Sözleri, sofraları, hüzünleri ne güzeldi. İşte o kadar güzel olmak zorundayız.
Uzattı
sakallarını, gizledi temiz yüzünü ve hayatın da sinemanın da gerçeklerine
daldı. Tarık Akan; güzel baktı, temiz yaşadı, dik durdu ve öyle de çekip gitti.
İnsanın çirkinine kaldık.
Ama bizi
o güzel insanlar büyüttü. Biz güzel olmak zorundayız.
Aç
kapıyı Veysel Efendi, çocukluğum gidiyor...