Sadece bir kişi olsaydı bu kadar
aklıma takılmayacaktı belki ama aynı durum Kısmetse Olur evinde de var. ‘Erkek
dediğin mutfağa girmez, ağır olur’ ekolü ile ‘Erkek dediğin yanındaki kadına
baktırmayacak’ ekolü yarış halinde. Üstelik de gelin adaylarının zaman zaman
aileleri geliyor eve, bu da demektir ki kızlarının televizyon ekranında
görünmesi ve kendilerine uygun bir eş bulma çabalarını ülke ile paylaşmasını
onaylıyorlar. Adayların baskıcı bir aile yapısından gelmediklerini düşünebiliriz anlayacağınız.
Peki,
bu belirli bir özgürlük altında yaşayagelmiş hanım kızlarımızı sevginin en
olmazsa olmaz koşulunun kıskançlık olduğuna inandıran ne? Öyle küçük, sempatik,
flörtöz kıskançlıklar değil üstelik söz konusu olan basbayağı ‘Erkeğim beni çalıştırmaz, evden
çıkarmaz, bu elbiseyi giydirmez’ ciddiyetinde hareketler. Bu tarz programların
hepsine katılan yarışmacılarda ‘Erkek erkekliğini, kadın kadınlığını bilecek’ ana
fikri hakim.
Evlendikten sonra evinin kadını
olmak, sahneleri, podyumları ve setleri bırakmak, açık mavi gömlekler ve pahalı
trençkotlar giyip ‘Artık içime döndüm, şöhret bir yalanmış’ demeçleri vermek ülkemiz
sınırlarında ahlaklı olmanın en temel
şartı sayıldığından belki bunlar hep. Günlerdir düşünüyorum, cevabını
bulamadım. Kınadığım sanılmasın, sadece soruyorum: Talip dediğin kıskanç mı olur?