Hayat Şarkısı: İki kız kardeş, bir evlat ve bir aşk

Karnında bebeği değil ama yüreğinde sevgisini taşıyan anne Hülya.
Bu yüzden Filiz’i bebeği doğurmaya ikna etti ve imkân dâhilindeki en rahat şekilde yaşattı hamileliğini. Birlikte doktor kontrollerine, doğum egzersizlerine gitti. Filiz’in ağrıyan sırtına masajlar yaptı. Belki karnını okşayıp konuştu onunla. Ve sevdi, bağlandı o bebeğe. Hamile kıyafetiyle aslında içi boş olan şişkin karnıyla Berlin sokaklarında dolaşırken kucağına aldığını hayal etti. Kokusunu içine çektiğini...

Ve kucağına aldığı ilk andan itibaren ona gerçek bir anne olacağına dair bir söz verdi belki de.

Memo’yu sevmemek mümkün mü?

Ve tuttu da sözünü. Mehmet’i gerçekten çok sevdi, sahiplendi. Ona iyi bir anne olmak için elinden geleni yaptı. Bir bebeği sevmek kolaydır. Hatta sevmemek imkânsız. Çabucak bağlanır, ayrı kaldığınızda özleyiverirsiniz hemen. Ama bir bebeğe anne olmak apayrıdır bunlardan. Onun için her şeyi göze almak içten gelen o duygu olmadan pek mümkün değildir. Bir insanın her şeyiyle sorumluluğunu alıp her an yanında olma sözü vermek. Kendini başka bir varlığa adamak.

Hatta diş çıkarırken onunla ağlamak ^^

Ve elbette kaybetmekten çok korktu Hülya. Ben tüm bu hikâye boyunca en çok ama en çok Mehmet’i kaybetmekten korktuğunu gördüm Hülya’nın. Mehmet onun için planının bir parçası, amacına ulaşmak için bir araç olmadı hiçbir zaman. ‘Hiçbir zaman’ iddialı bir laf farkındayım ama şu an baktığım yerden gördüklerimle buna inanıyorum. “Başlarda amacı buydu ama sonra gerçekten sevdi.” Diye düşündüm ben de önceleri.  Ama o zaman Hülya’yı bu kadar iyi tanımıyordum. Yaralarını, duygularını çok iyi gizlemişti Hülya. Ve ben gözümün önündeki bazı şeyleri görememiştim ya da doğru okuyamamıştım. Belki Hülya da kendine bile itiraf edemedi Mehmet’i neden gerçekten istediğini. Belki o da Mehmet’i Kerim’in yanında kalmak için sebep olarak istediğini söyledi kendine. Tek isteğinin Kerim’le evlenmek olduğuna inandığı gibi. Ama gördük ki Hülya sadece bir aileye sahip olmak istedi. Daha önce hiç tamamen sahip olamadığı… Ve Mehmet ile ilgili gerçeklerin açığa çıkma ya da Filiz’in onu Hülya’dan alma ihtimali her ortaya çıktığında gördük ki onun öncelikli derdi oğlunu bir daha görememek oldu.

Tek dileği bir aileye sahip olmak... O güne kadar hep eksik kalan yanını tamamlamak.

Tek dileği bir aileye sahip olmak olan Hülya’nın Cevher’lerden sadece birini seçme hakkı olsaydı, önce Mehmet’i seçeceğinden adım gibi eminim. Tabi Hülya bu, asla kendisine sunulan seçeneklerle yetinmez. Muhakkak sevdiği herkesi çekip almak için hiç bıkmadan savaşmaya devam edecektir. Ancak tüm bunların değiştiremediği ve değiştiremeyeceği bir gerçek var ki Hülya’nın galip çıkması çok zor olan savaşının ‘annelik’ olmasının sebebidir aynı zamanda. Filiz Mehmet’in biyolojik annesidir ve onu doğurduktan sonra başka birinin kollarına vermesinin onun annelik haklarından vazgeçmesini gerektirdiğini söylemek bugün değilse de kuşkusuz ilerde Hülya’nın en büyük pişmanlığı olacaktır.



“Doğuran mı annedir, büyüten mi?” sorusuna cevabım.

Buyurun size hikâyede yeni bir boyut: Sizce yarın Hülya Bahar üzerindeki annelik hakkını peşine düştüğünde ne kadar ‘haklı’ olacak?

İşte Hülya, bir yanda doğurduğu bir yanda büyüttüğü iki ayrı bebekle ‘anne olmak’ adlı amansız savaşın hem galibi hem de mağlubu olarak orada durmaktadır.

Melek’in hikayesi ile yakında görüşmek üzere..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER