Dünyayı mutlulukla seyreden Defne
Orhan Pamuk’a internet
aforizmacısı muamelesi yapmayı istemem tabii, haddime de değil zaten ama Kara
Kitap’ta bir cümle vardır bayıldığım, ‘Mutlulukla bu dünyayı seyrettim, seni
severek.’ Defne’nin ofiste Necmi ve kızları izleyişindeki mutluluk bana tam da
bunu hatırlattı. Birini çok sevmek insanın süper gücü, uçarken boynuna astığı
pelerini, ne olursa olsun gelen vızı. Defne de Ömer’i sevmenin ona verdiği
yetkiye dayanarak Necmi ve kızların efsane boşluktaki konuşmalarına bile öyle
güzel bakıyordu, onları bile bağrına basmaya öylesine hazırdı ki bu ufacık
sahne huzurla doldurdu içimi.
Moru Defne’ye çok yakıştıran Ömer
Günümüz romantizm anlayışı
Instagram’a #huzur, #sukur yazmak ve küçük hayvan kafaları iliştirmekle yaşanır
olsa da, sadece iki kişinin bildiği şeyleri her zaman daha şahane bulan yaşlı
birisiyim ben. Bu yüzden de odada burun buruna otururlarken Ömer’in Defne’ye ‘Mor
sana çok yakışmış.’ yazıp göndermesine ne kadar bayıldıysam, hemen akabinde
Defne’nin öksürük krizine girmesini de bir o kadar mantıklı buldum. Defne’ye
morun çok yakıştığı konusunda Ömer’le hemfikirim tabii.
Romantizmde bir dünya markası
olan Serdar
Bu bölüm Defne ve Ömer’i çok
sevmiş olmam, Serdar’ın havai fişekler eşliğinde yaptığı evlenme teklifi
sırasında ağladığım gerçeğini değiştirmez. Nihan’ın zorla planlattığı sürprize
bu kadar samimiyetle sevinmesi, dünyanın en mutlu kızı olduğundan hakikaten hiç
şüphe duymaması, Serdar’ın gözlerinin orta yerinde gördüğümüz aşkla mutlu
oldum, umut doldum. Onlar da çok mutlu olsun.