Birlikte gittikleri iş gezisindeki hareketlerini, ağzımız
kulaklarda izliyor ve ofis dışında resmiyetten uzak hallerin onlara kattığı
tatlılığın, daha bir farkına varıyorduk. Yıldızları izlerken Defne ilk defa
hayatı hakkında konuşurken, iç dünyasının kapılarını da aralıyordu fark etmeden
Ömer’e. Tasarımlara ilham olacak yıldızların hikâyesini dinlerken, biz de "Hiç
ayrılmayın n'olur n'olur.” diyorduk. Ama hayat ağlarını örmeye devam ettikçe bizim
dileklerimiz çevrim dışı kalıyor ve biz eli mahkûm duaya devam ediyorduk.
İkisi de ne olduğuna anlam veremedikleri tüm bu olanlardan
hem kendilerini, hem de karşının duygularını anlamaya çalışırken, yanlış üstüne
yanlış yapıyorlardı. Doğum gününde aldığı hediyeyi, Neriman’ın bilinçaltına
yerleştirdiği travmanın onda yarattığı etkiyle veremeyen Defne ve onu yanlış
anlayan Ömer içimizi burkmuştu. Yanlış anlamaların önü kesilmiyor ve ruhu
hastalanan Ömer, kendisine anne şefkatiyle bakan Defne’ye “Ben şirket çatısı
altında duygusal ilişki yaşanmasını çok doğru bulmuyorum.” diyerek yanlış anlamanın
zirvesini yapıyordu. İkisi de çaresizce duygularının tünelinde ilerlerken sağa
sola çarpıyor, biz ekran başında onlara “Yapmayın, etmeyin.” diye akıllar vermekten
hiç mi hiç vazgeçmiyorduk.
Değişiklikler korkutur insanı. Belirsizlik demektir çünkü değişiklik.
İşte kendi dünyasında yaşayan Ömer, hem duygularının tazyikinden hem de
Defne’yi çözememenin belirsizliğinden dağ evinde yalnızlığına sığınmış ve onu
en iyi anlayan ustasıyla dertleşmişti. İkisinin de Neriman’ın davetindeki o
halleri çok ama çok tatlıydı. Ya kurtarıcımız Şükrü abinin, kitabı Defne’nin
aldığını söylemesine ne demeli? Bütün bunları kafasında tartan Ömer ilk defa
Defne’nin mahallesine ayak basmıştı. Yanlış anlaşılmaları düzeltmek için
geldiği bu yerden, işin içinden çıkamayan Defne’nin istifa kararıyla şaşkına
dönmüştü. Hangi birine üzülelim, hangi birine kızalım bir türlü karar
veremediğimiz bu anlar sonucunda biz kiralıkçıların payına da saçımızı,
başımızı yolmak düşmüştü. Benim için bu dizi de değişmeyen tek şey, ikisine de
duyduğum sevginin eşit olması. Birine hak vereyim diyorum, bakmışım diğerine de
aynı haktan vermişim. Birine torpil yapayım diyorum güya çaktırmıyorum, ama yok
olmuyor. Hemen diğerine de aynı tarifeden uyguluyorum. Ben de vazgeçtim artık,
haklı haksız ayırmadan ne olursa olsun, yaşananlar karşısında ikisini de
sevgiyle bağrıma basıyorum.
Ömer şaşkın ve de kızgın… Şimdi hesaplaşma zamanı. Sen misin
istifanı veren Defne, gör bak diyor ve başlıyor onu yıldırmaya. Eziyet üstüne
eziyet… Ama hepsinin üstesinden gelen Defne, bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de
bu arada Koray’ın yalvarmalarına dayanamayıp mankenlik yapıyor. Ömer kendi
işkencesini yeterli bulmamış olacak ki, yanında Yasemin’i de devreye sokuyor. E
o vakitler de, Piss Yasemin'in -Sinsirella- olduğu vakitler malum. Bu yüzden de
bizim bakmaya bile kıyamadığımız güzel Defne’nin bir de o canına okuyor. Tüm bu
olanlar sonucunda, içinde biriken öfkeyle Ömer’in kapısına dayanan Defne’yi
tutabilene aşk olsun. Bütün bardakları birer birer kırıyor ve bence az bile
yapıyor. Aslında İplikçi’nin verilmiş sadakası varmış ki, kolundaki yarayla
kurtuluyor. Ve biz de böylece, Kiralık Aşk'ın en efsane finallerinden birine
tanık oluyoruz.

Tamam, Defne sen sakin ol… Fincanları kırma, söz ben kahveyi
azaltacağım.
Ertesi sabah, Ömerimin İplikçimin kendini affettirmeye
çalışması kalp ben. Öyle kolay değil tabii, kızın üstüne bu kadar gitmeler
falan. Bütün gün Defne’nin etrafında pervane oluyor. Defne şaşkın, Ömer mutlu,
bizse musmutlu. Affettik Ömercim affettik ama bir daha olmasın lütfen. Gerçi
bizimki de laf, bu bölümden sonra neler yaşadık neler. Olmaz dediğimiz ne çok
şey oldu, olsun dediklerimizin de bir kısmı. Kalan kısmı için yeni sezonu iple
çekiyoruz Sayın Acemi. Daha çok mutluluk alacağımız var, unutmadık valla. Üstü
kalsın kıvamına kadar gideceğiz, haberin olsun.
İşte her şey gayet güzel giderken, 15 günlük ihbar vakti de
su gibi geçiyor. Gitme fikri hem onlarda, hem bizde muamma olmayı sürdürürken, Ömer
boş durmuyor ve bizi şaşırtmaya devam ediyor: “Desene birlikte kahvaltı
yapamayacağız, ya da ben geç uyanmayı öğreneceğim.” diyerek duygularının ciddiyetini
ilk defa bu denli açık ediyor. Bu nasıl bir ifade şeklidir, anlamak zor ki
Defne de zaten öylece kalakalıyor. Biz mi? Yok bizden geriye eser kalmadı
valla, çünkü Ömer bu cümleyle hepimizi toptan uzaya ışınlıyor. Gittik biz, yok
yok öldük…
İkisi de birbirlerinin o kadar farkındalar ki. Ama işte yine
de, bunları kelimelerle ifade etmek gerekiyor. Defne’yi golf için yüreklendiren
Ömer laf arasında “Ben varım korkma.” diyerek duygularını ete kemiğe
büründürüyor. Ayrılığın ayak sesleri yaklaştıkça, aslında gitmek istemeyen, ama
oyunun ağırlığı ile aşkın arasında sıkışıp kalan Defne’nin gözlerinin içine
bakıyor vazgeçsin diye. Lansman gecesi, vedalaşmak için elini uzatan Defne’ye
“Gitme, kal, lütfen.” diye tekrar yalvarırken Sinan’ın sözleri hem ona, hem bize
kocaman birer öküz hediye ediyor. İçimize oturan bu öküzler, bundan sonra
yaşanacak o kadar çok şeyde bize misafir oluyor ki, saymakla bitmez. Hayat
gerçekten çok ağlamaklııı.
Kiralık Aşk’ın ilk bölümleri birbirinden güzel ama bu bölüm,
yani 10. bölüm çok acayip bence. “Bazı şeyler bitti dediğimizde başlar.” mottosunun
vurgulandığı, en bi eğlenceli bölüm. Benim favori bölümlerimdendir. Ömer’in
Defne’yi asansörde beklemeden çıkması ve “Bi' rahatladın mı bi' nefes aldın mı
benden kurtulunca?” diyerek kinayeli kinayeli konuşması. Ömer’in Feryal’le
konuşması esnasındaki Defne’nin kıskançlıkları. Bütün bölüm baştan aşağı bal,
söyle söyle bitmez. Ama biri var ki onu söylemeden geçemeyeceğim “Ben mi sana git dedim. Ben sana dedim ki
gitme. Bilmem farkında mısın? Ben hayatımda ilk defa birine gitme dedim Defne.” efsane repliklerin içindedir bence. Ya adam
başka ne desin Defne? Açıktan, dolaylı, edebi, metaforlu ne kadar yol varsa
deniyor. Gerçi sen de farkındasın, ama merak etme biz de senin içinde bulunduğun
durumun farkındayız. Kolay değil bu girdiğin yeni dünyanın kurallarıyla baş
etmek. Büyümen gerekecek biliyoruz. Biz ne kadar acele etsek de, rahat ol her
daim senin yanındayız.
Yazı devam ediyor..