Daredevil: Günahınla sevabınla bizimlesin Murdock Reyiz!

Daredevil: Günahınla sevabınla bizimlesin Murdock Reyiz!
Yetiyorum, yettim! Savunun asıl şeytanlar!
Daredevil, tabir-i caizse, efsane bir sezon sundu bizlere. İlk sezonun heyecanını defalarca kez katlamış, tazelenmiş, tazelendikçe güzelleşmiş olarak geri döndü. Kusurları elbette ki var ancak o kadarı kadı kızında da olur, diyerek dalıyorum genel bir incelemeye.

Bir uyarı notu olarak; Çizgi romanlardan tamamen bağımsız olduğumu, yine bir Marvel yapımı olan Jessica Jones’u beğenmediğimi ve onun haricinde Marvel’ın izlediğim ilk dizisi olduğunu belirtmek isterim.

Çekme o tetiği bak, yarın öbür gün lazım oluruz birbirimize.

İlk dört bölüm Punisher ile biraz yavaştan gitsek ve bu sezonu da bu konuyla atlatacağız demek ki diye düşüncelere dalsak da bir anda beliren Elektra’lar, Hand’ler, Nobu’lar, onlar, bunlar, şunlar ile seyir keyfini epey yüksek yerlere çıktı.

Başta Punisher’ın saf kötü karakteriyle gaza gelip ‘Gitsin bu!’ nidalarına hangimiz düşmedik? Fakat dördüncü bölümdeki mezarlık sahnesi ile kendini affettirecek kadar olmasa da ufaktan bir yaşlandırdı gözlerimizi. Fikrimce Murdock reis ile, günün birinde işbirliğine düşeceklerini bağıran bir sahneydi mezarlık sahnesi. Tabii bunun için sezonun son iki bölümünü beklememiz gerektiğini ve gol üstüne gol yiyeceğimizi henüz bilmiyorduk. Punisher’ın, nam-ı diğer Frank Castle’ın avukatlığını üstlenen ekip ‘Her zaman bir umut, bir çıkış vardır.’ ilkesine sağlam tutunarak yürüse de kim olduğunu tahmin etmenin zor olduğu bir düşmana yenik düştüler. Wilson Fisk.

Öldürmemek, Daredevil’in en önemli yengisi olduğu kadar en önemli yenilgisi de. Gözünü kırpmadan can alan düşman kesim eğer yaşamaya devam ederse her nerede, ne koşulda olursa olsun intikamını alır. Kural burada da işledi. Hapishanede olan Fisk, önce orayı ele geçirdi, hiç bekleme yapmadan Punisher’a haber uçurdu. Daredevil’i üstüne çekmek için Frank’in zedeli yanlarını kullandı: Ailesini. Fisk’in planı tıkırında ilerlerken Frank Castle rolüyle Jon Bernthal efsane sahnelere imzasını atıp Fisk’in ihanetiyle sarsıldı ve Punisher’ın çözülme noktası geldi. Yönteminden vazgeçmediğini ama Daredevil’in yanında yer aldığını çatıdaki keskin nişancı performansıyla açıkça belli ederek noktayı koydu. ‘Sezona kattığı zevk tartışılmaz keşke devam etse!’ diye coşarken bir müjde geldi Marvel’dan: Punisher’a spinoff çekileceğine dair. Şahsen sarsılmaz bir merakla bekliyorum kendisini.

'Karagök benim!' diye bağırıyorum da aslında nasıl anlamazsınız?

Keşfettiğimiz ilk yan Elektra… Bununla ilgili bir itirafta bulunmak isterim her şeyden önce. Elektra’yı başlarda sevmedim. Sadece bilmiş tavırları yüzünden değil, Matt’den bir şey sakladığı o kadar belliydi ki… Bunun Stick ile ilgili olduğunu tahmin edememiştim ama ortada bir savaş varsa ve bir olma hali, bunun içinde yalan olmaması gerektiğine körü körüne inanan kesimdeyim biraz. Bu sebepten Elektra’dan başta fazlasıyla itilsem de sezonun sonunda ölümüyle gözyaşı dökmediğimi de söyleyemem.

İyi ve kötünün arasında mücadele eden ama her seferinde bir şekilde kötülüğe giden bir karakterdi o. Tamam deyip beyaz yana geçtiğinde siyahla sınandı her seferinde. Tabii, her şey gibi bununda bir sebebi varmış, biz çok sonra öğrendik. The Hand ve Nobu… Karagök diye diye yerin göğün inlediği, ilk sezonun ortalarından itibaren baş gösteren karın ağrımız meğerse Elektra’nın ta kendisiymiş. Kendisi gibi biz de şoklar içinde kalarak öğrendiğimizde anlık kafa karışıklıkları yaşamasına muhtemel gözüyle bakmıştım ama Elektra nasıl olduysa beni yanılttı. Onlara karşı durmayı ve Karagök olduğunu reddetmeyi seçmesiyle ortalık karıştı, karıştı ve biraz daha karıştı… Sonucunda Elektra sizlere ömür, Murdock Reyiz yine kalbi kırık, gözü yaşlı… İşler bununla bitmedi tabii. Elektra’nın mezarını açan ve onu kan transferlerinin yapıldığı taş tabuta taşıyan The Hand’le başımız hala dertte. Üçüncü sezondan önce Defenders’ın yolda olduğunu düşünürsek, The Hand’in orada baş kötü kesim olarak yer alacağından, kendi adıma, neredeyse eminim. Göreceğiz.

Bana göre; kalbi ve aklı arasında kalan süper kahramanlar izlemek keyif verici. Körü körüne birine tutunmuş karakterler bir yerden sonra can sıkıcı hal almaya başlıyor benim gözümde. İkinci sezonu bu kadar beğenmemin sebepleri arasında ilk sıralarda da bu geliyor zaten. Matt Murdock’dan başlayıp Frank Castle’a oradan Elektra’ya varan bu ‘arada kalma’ hali yapılması elzem bir durum kesitiydi.

Matt, Avukat Matt Murdock ve süper kahraman Daredevil kimliğinin arasında gidip gelirken şüphesiz en çok kayıp veren, canı en çok yanandı. Murdock&Nelson’ın sonuna imzasını attı. İncitmekten korka korka sevdiği Karen’dan vazgeçmek durumunda kaldı, o da yetmedi değer verdiği kim varsa hepsinden en az bir kere sağlam paparalar yedi. ‘Bu Matt size ne etti?’ savunmalarımızı, mantıklı bir şekilde kenara bıraktığımızda herkesin kendine göre haklı olduğunu görüyoruz ki tam olarak bu noktada arapsaçına dönüp ‘Asla yerinde olmak istemezdim Matt Murdock!’a bağlamamız kaçınılmaz oluyor. Yine de ‘Günahınla sevabınla bizimlesin Matt Murdock&Daredevil.’ unutma!

Bunlar çok eski numaralar yalnız, anlaşalım orada bir!

Son olarak ufak ayrıntıları maddeler halinde geçeceğim.

*Daredevil kostümünü tasarlayan Melvin abimizin hediye ettiği ‘jopumsu şey’ aralarındaki dostluk ilişkisi adına sağlam bir adımdı. Ve kendimce beğendiğim hoş ayrıntılardan biriydi.

*Foggy ile Matt dostluğunun ayrılması, beklenen bir hamleyse de sonunda net bir yere bağlanmamış olması beni biraz üzdü. Yıkıntılar birdenbire gerçekleşirken onları yeniden toplamak zaman alır, anlıyorum ama sezon finalinde bir sarılma, biraz gözyaşı fena olmazdı hani!

*Karen konusunda inanılmaz kararsız bir sezon geçirdiğimi söylemeden geçmek istemiyorum. Bir gün Matt&Karen diye kalpler fışkırtırken, diğer bir gün ortaya çıkardıkları ‘partner in crime’ ile ‘Siz şeetseniz ya, birlikte olsanız ya!’ diye bir yere bağlanıp Frank&Karen shipledim. Hatta Punisher’ın spinoff haberini gördüğümde ‘Karen’da geçse ya oraya, birlikte olsa ya bunlar.’ diye bir tepki bile vermiş olabilirim. ‘Murdock Reyiz kusura bakmazsın inşallah? Seni Doktor Claire ile daha çok yakıştırıyorum ben zaten!’ İflah olmayan romantik yanımla ne yaptım ben de bilmiyorum, gülmeyin lütfen.

Sonuç olarak; İkinci sezon başarılı bir şekilde önümüze konuldu. Birinci sezondaki tek konu akışına alışkın olsak da, ikinci sezonda da, paldür küldür girdiğimiz sayısız yanın altında ezilmeden sonuca ulaştık. Gerek dövüş sahneleri gerekse çekim açıları, kuşkusuz, diziyi çıtalarca atlatan kısımlar. Jessica Jones ne kadar içine çekemediyse beni, Daredevil o kadar kucak açtı nezdimde. Üçüncü sezonun -artık her ne zaman gelirse- bu iki sezonun karışımıyla, çıtayı Everest’e çıkartacağından hiç şüphem yok. Gözlerimiz yollarda, bekliyoruz! 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER