İlkercim
Kaleli, kimse senden daha iyi Poyraz olamazdı, bir karaktere kimse böyle güzel
can veremezdi. Bana hayatımın sonuna kadar saklayacağım bir anti-kahraman
hediye ettiğin için, samimiyetin, onca hakarete rağmen koruduğun suskunluğun
için defalarca teşekkür ederim. Kadıköy’deki anılarla dolu apartmanın ikinci
katının artık boş olacağı fikrine katlanmak çok zor. Ulan Poyraz, tam mutlu
oluyor gibiydin üstelik. Bu yarım kalmışlık en fenası, insanı en çok mahveden
bu. Hapse düşmekten kurtuldun, Begüm Sinan’ı sana bırakıp gitmeye karar verdi,
Ayşegül’ün yanına taşınıyorsun derken Rus başkonsolosu gelip tek el ateş edip
öldürdü seni. Yahu ne mermilerin hakkından geldin sen, ne talihsizlikler yaşadın!
Böyle mi olacaktı ölümün?
Bunu
kabullenmeyi pek düşünmüyorum, hikayesi bitmemiş bir karakteri öldürmeyi
izleyiciye hakaret olarak görüyorum. Ama geçtim artık buraları. Yarım kalmış
hikayeler, ölüme gönderilen güzel karakterler izleyip duracaksak şayet, bari
böyle şiir gibi izleyelim de, her taraftan yasa boğulurken bir yandan da iyi
senaryonun hazzına varalım.
Ayrılan
diğer karakterlere gelecek olursak, Şebnem Hassanisoughi hakkında uzunca bir
paragraf yazmıştım geçen hafta. O nedenle bu konuya tekrar değinmek
istemiyorum. Ama Begüm’ün de mutsuz ayrılması, bunlar hep yasımıza yas katan
detaylar. Koşulsuz mutluluğu en çok hak edenlerden birisiydin sen Begümcüm,
özellikle Sadrettin’le mutlu olabileceğinize saf gibi inanmıştım ben. Şimdi sen
de yoksun, Sinan ne olacak, hiç de merak etmeden bekleyeceğim. Diziyle ilgili
zannediyorum ki hiçbir şey merak etmeyeceğim bundan sonra. Dediğim gibi, hiçbir
şey ters gitmese, hikaye için düşünülen asıl son neydi, öğrenmek istediğim tek
nokta bu. Teselli gibi biraz.
Bunun
dışında, yönetmenimiz Çağrı Vila Lostuvalı’ya da emekleri için teşekkür etmeyi
borç biliyorum. İki sezondur ekranda Poyraz Karayel gibi bir iş izlememizin ve
izlediğimizin ne kadar farklı olduğunu söyleyebilmemizin en önemli nedenlerinden
kendisi. Yerine gelecek kişinin onu aratmamasını diliyor, kariyerinde bolca
başarı yakalamasını temenni ediyorum. Bir de umarım iyi yapımlarla çalışma
fırsatı yakalar ^.^
Önümüzdeki
sezon Ethem Özışık senaryo ekibinden ayrılsaydı çok büyük olasılıkla bırakırdım
diziyi izlemeyi. Eylül ayında Poyraz’sız bir Poyraz Karayel izlemek gibi bir
ihtiyaca yenik düşersem, önemli faktörlerinden biri şüphesiz Ethem Özışık
olacaktır. Zaten instagram postuyla izlemezseniz izlemeyin ayarı verdiği için
herkese, kendisini yarı yolda bırakmış gibi olmamak için devam edebilirim
diziye 3. sezonunda da. Ama dediğim gibi, Poyraz Karayel benim için biteli çok
oldu. Canımın bu kadar yanmasından sıkıldım. Dört tarafımın mutsuzluk ve dramla
çevrilmesinden, kahramanların hep kaybetmesinden sıkıldım. Keşke 1. Poyraz
sayıklayıp durmak yerine 2. ve 3.’nün kıymetini bilseymişiz. Bakın, Poyraz’sız
kaldık şimdi.
Canımın
sıkıntısı geçmek bilmezken, ilan ettiğim birkaç günlük yas süresince izlediğim
şeyin bir kurgu olduğuna kendimi inandırmayı, hatta daha da ileriye giderek
kendi sonumu yazma zevkine ulaşmayı planlıyorum. Her ne olmuş olursa olsun, tüm
ekibin ağustostan beri ne kadar çok çalıştığının farkındayım. Bu yüzden güzel
bir tatil yapıp dinlenmelerini, bu esnada da biz izleyicileri dizinin korkunç
sonuna yabancılaştırmak için fotoğraflar paylaşıp durmalarını diliyorum.
NOT:
Emel Çölgeçen ve İlker Kaleli’yi tiyatroda görsek, gitsek izlesek ne hoş olur.
NOT
2: Poyraz kesin ölmüş gibi davranıyorum ama, başka ihtimal var mı yahu? Biraz
çelişkili gördüm sosyal medyayı. Wikipedia’da bitirilen karakterlerde yazmıyor
mesela Poyraz’ın adı. Sema, Begüm, Neşet, Akın ve Aslı’nınsa adı var. Ne
yapmaya çalışıyorsunuz ya? :(
NOT
3: Albayım da yok artık, değil mi? Biraz da buna üzüleyim, apartman tamamen
boşaldı. Duvar yazısı da görmeyiz artık, ne güzel.
Son
olarak, Poyraz’ın ölüme giderkenki monoloğuyla bitirmek istiyorum. Hep birlikte
mutsuzluktan aklımızı çıldıralım.
Sevgiler. Çok da üzülmemeye çalışıp yazın tadını çıkarın.