Ve gelelim Hüseyin’in nasıl bir aşık olduğuna. Bir yanım Hüseyin artık mutlu olsun diyor,
bir yanımsa biraz daha hayatın çilesini çeksin. Çünkü çile çekmek, sokak başında beklemek bir adama bu kadar yakışır.
Açıkçası Hüseyin’in şahane bir aşık olduğunu düşünmüyorum.
Daha öğreneceği çok şey var. Çünkü -aşk-la yolları yıllar önce ayrılmış,
yeniden hatırlamak için zamana ihtiyacı var. Mücadele de ediyor Hüseyin,
öğrenmeye çalışıyor, çalışsın. Bir gün Melek’le mutlu olacaklar elbet ama önce
biraz mutluluk için savaşmaları lazım. Hüseyin de Melek de hayatın dikenli
yollarından geçmeye alışmış insanlar, yine geçiyorlar. Geçsinler.
Fakat itiraf etmeliyim ki; Melek'le el ele bir Hüseyin'dense aşk acısı çeken bir Hüseyin'i tercih ederim. Çünkü kat kat güzel bir Hüseyin izliyoruz öyle anlarda.
Yalnız aşka kanat çırpan Hüseyin’in unuttuğu bir şey var: Sakin davranmak. İlk bölümde sakinliğine hayran kaldığım adam gitti, yerine fevri bir
adam geldi. Zincirlerini kırmak istiyordu Hüseyin ama zincirleri sakinliğiyle
de kırabilirdi. Çünkü naif bir adamdı Hüseyin, karşısındakini kırmaktan
çekinirdi. Hep öyle kalsaydı…
Hüseyin’in naifliğini de, öfkesini de, kırgınlıklarını da,
hayal kırıklıklarını da tüm bedeninde taşıyan; Hüseyin’i muazzam bir şekilde kuşanan Tayanç Ayaydın
ise hep ekranda olsun, hep evlerimize misafir olsun. Gözleriyle oynayan
oyunculara zaafım büyük.
Tayanç Ayaydın’ın güzel yüreğine sağlık, her hafta aynı
heyecanla Hüseyin’in hikayesinin peşinden koşuyorum. Kimi zaman kızıyorum, kimi
zaman üzülüyorum, kimi zamansa takdir ediyorum. Fakat her daim Hüseyin’i
izlemekten büyük keyif alıyorum.
Fevri davranmayı bırakan, haklıyken haksız konuma
düşmeyecek, mantıklı hareket etmeyi geri plana atmayacak ama bunları yaparken
de kendinden eksiltmeyecek bir Hüseyin izlesek ne güzel olur değil mi? Olur
olur, o da olur. Aşk da olur…
Hüseyin Cevher, derin ve seyri keyifli bir karakter. Derinlerine
inebildiğimiz, bakışıyla kalbimizi yakan nice bölümleri olsun…