Bu hafta, belki çok dikkatinizi çekmeyecek,
belki çok seyirci bulamayacak ama pas geçerseniz üzüleceğiniz bir yerli film
giriyor gösterime: Arama Moturu. Adını ilk duyduğumda bu da nesi böyle, acaba
yeni nesil sulu sepken yerli komedilerden birisiyle mi karşı karşıyayız diye
düşündüğüm ancak izlediğimde beni çok şaşırtan bir film oldu. Atalay Taşdiken,
Kız Kardeşim Mommo ve Meryem filmlerinin ardından kamerasını yine bir köye, kırsalda
yaşayan insanların hayatına çevirmeyi seçmiş. İyi bildiği bu işi de son derece
doğru bir şekilde yapmış. Köyün kendi halkıyla, oyunculuk bilmeyen doğal
insanların doğal ve doğaçlamaya yakın performanslarıyla çekilen Arama Moturu
gayet yerinde gözlemlere ve bazı yerlerde gözünüzden yaş getirecek komik
sahnelere sahip.

Organik köy pazarı
Konya’nın Çatal köyündeyiz. İnternetin
hasbelkader olsa da ulaştığı ama teknolojinin geri kalan nimetlerinden bir
hayli uzaktaki bu köyde herkes filmin adının da çağrıştırdığı şekilde arayışlar
içinde. Arama motorunun başında duran kişi belediye başkanının ergen oğlu.
Bilgisayarı ve internet bağlantısı olduğu için adres arayan da ona geliyor
eşini dostunu bulmaya çalışan da. E, o da bir şeyler arıyor haliyle; bal tutan
parmağını yalamaz mı hiç! O da kanı kaynayan bir genç olarak kendine bir yaren
arıyor. Eşini yıllar önce kaybetmiş bir dede yalnızlıktan bıkmış kendine yeni
bir eş arıyor. Her yere haber salmış durumda; sürekli ya kız istemeye ya da
kendisine kızları bulup getirebilecek kişilere gidiyor.
Bu dede Züğürt Ağa
filminde gördüğümüz, Züğürt Ağa’nın babasına bir hayli benziyor. Ancak zaman değişmiş
elbet; yeni dedemiz kâh ülkemize sığınan Suriyeli mültecileri kâh da
Ukrayna’daki iç karışıklıktan kaçıp gelecek kadınları kestiriyor gözüne. Almancı
olmuş, köylü hemşerilerine göre görece zengin bir adam son model kırmızı arabasıyla
köye dönüp itibar arıyor. Kimi köylü define kimisi de susuzluktan kırıldıkları
için su peşinde. Bu arayışlar sürüp gittikçe kendiliğinden gelişen son derece
komik sahnelerle karşılaşıyoruz. Hele köyün girişinde patates soğan satan bir
ikili var ki tam evlere şenlik! Herkesi ve her şeyi görüp, bilip, yorum yapacak
bir mevzilenmeleri var ancak bunu bilgeliğe dönüştürmeleri bir hayli zor
oluyor.
Filmin komedi dozu çok iyi. Ne az ne de laubaliliğe kaçacak gibi. Köyü,
kasabayı dışarıdan gören-gözlemleyen gözlerle değil de tam içinden, ortasından,
olduğu gibi çeken yönetmen hem doğal hem de tarafsız, tertemiz bir filme imza
atmış. Şehirlinin bilmeden özendiği köy hayatı bildiğimiz gibi değil zira. Bir
taraftan da bilmediğimiz gibi uzak değiller bize. Biz de arıyoruz, onlar da.
Arayışlarımızın öznesi değişiyor, bizler aynı kalıyoruz.

Çay ve kesme şekerle kız istemeye gitmek
Arama Moturu, doğallığa yaslanıp da “ben
köylük yerleri, köylüleri olduğu gibi anlattım sadece, günahı boynuma değil” de
demiyor. Sinema duygusuna da sahip. Teknik anlamda daha fazla ne yapılabilirdi
tartışılır. Oysa bunu tartışmayıp kendinizi Çatal köyü sakinleriyle birlikte
arayışa kaptırırsanız gayet keyifli bir zaman geçirip “Kaç Para Ulan Bir Köy” nidalarıyla
sinemadan çıkmanız olası. Az sayıda salonda gösterime girecek olsa da birinde
denk getirip izlerseniz güleceksiniz bol bol. İyi seyirler.