Ali Mertoğlu karakteriyle eş zamanlı olarak izlediğimiz bir
karakterdi; mini dizi Büyük Sürgün Kafkasya’da izlediğimiz Cemil. Pazartesi Ali
olarak izlediğimiz insanı sadece bir gün sonra Cemil olarak izledik
ve izlerken ne Cemil’de Ali’yi, ne de Ali’de Cemil’i görmedik. Aynı adamın, aynı
zamanda yayınlanan iki farklı karakteriydi ve ikisine de ayrı ayrı inandırmak zor olsa da bir oyuncu olarak Tolga Sarıtaş bunu başarmıştı. O yüzden bir sözlükte yazılan “Yakışıklılığını arka planda bırakacak kadar iyi
oyuncu” tanımlamasını sonuna kadar hak ediyor. Ama şunu da belirtmeden
edemeyeceğim ki ona “Mavi” lakabını getiren o güzel gözlerini o kadar iyi kullanıyor ki "repliksiz oynasa bile
izlettirir kendini" dedirtiyor. (Güneşin Kızları’na tam da böyle bir sahneye
hayran olarak başladığım güne selam olsun!)
Daha önce Bahtı Kara ve Kaledeki Yanlızlık filmlerinde, 20 Dakika
ve Benim Adım Gültepe dizilerinde de rol alan Tolga Sarıtaş’ın oyunculuk
sürecinden bahsedip de Muhteşem Yüzyıl’daki Cihangir performansından bahsetmemek
olmaz. Çünkü dikkatleri
üzerine çektiği ve oyunculuk yeteneğini tam olarak sergilediği ilk karakter
Cihangir’di. Bir cihan padişahının, fiziksel kusuru olan oğlu Cihangir’i tüm yakışıklılığını
arka planda bırakarak öyle güzel canlandırıyordu ki Tolga Sarıtaş izleyenleri
kendine hayran bırakıyordu. Bir arkadaşım "Cihangir olarak izlerken bu adamın bu
kadar yakışıklı olduğu hiç dikkatimi çekmemişti ama o zamanda çok zevkle
izlerdim" demişti. Ve ben ne zaman Cihangir karakterinden sahneler izlesem
aklımda Tolga’nın “Benim için asıl başarı, bir
oyuncunun vücudunu değil içindekini gösterebilmesidir!” dediği röportajı
gelir ve o karakterin içini gördüğümü hissederim.
Yazı devam ediyor...