Babaların evlatlarını, evlatların babalarını büyüttüğü bir
dünyada babalara ayrı, evlatlara ayrı ağlar, ayrı gülerken buldum kendimi. Bir
evladın inadına, bir evladın kendini feda edişine, babanın vicdanıyla
hesaplaşmasına vuruldum. Hayat Şarkısı’nın babası Bayram Cevher’le, oğulları
Kerim ve Hüseyin’in hikayesine her hafta aynı heyecanla konuk olurken, biraz
baba ve evlat olma meselesinden konuşalım istedim.
Kendi babasından öğrendikleriyle yılların deneyimini
harmanlayarak evlatlarını yetiştirmeye çalışan Bayram Cevher, yıllar boyu
inatla kendi bildiğini okumuş bir adam. Oğullarının hayallerine, isteklerine
gözlerini kapatmış, seslerini duymamış bir baba. Nihayetinde büyük oğlu babasının
günahlarının bedelini öderken küçük oğlu hayallerinin peşinden gitmek istemiş.
Ne diyordum, büyük oğul Hüseyin, bir gün derdini tasasını
kalbine gömüp ailesi için kendini feda etmiş. Sevmediği bir kadınla, bir ömrü
geçirmeye razı olmuş. Gözlerinden kalbine ok gibi damlayan yaşlara rağmen isyan
etmemiş, kaderine razı gelmiş. Cevher soyadı için içindeki aşkı öldürmüş.
Küçük oğul Kerim ise büyük oğul Hüseyin gibi kaderine razı
gelen biri olmamış. Sorgulamış, inat etmiş, kendi yolunu çizmek için mücadele
etmiş. Hayat onu Cevher köşküne geri getirse de yeniden hayallerinin peşinden
gitme fırsatı yakaladığında da artık kendi isteğiyle yaşadığı yuvasını terk etmek istememiş.
Yazı devam ediyor...