Defne ve Ömer efsanesi...

Defne ve Ömer efsanesi...
Kalpten kalbe fısıldanan mucizeye "AŞK" denir. Her aşkın büyüsü, kokusu, mevsimi, sonu kendine hastır. Ne efsaneler okuduk, dinledik. Her bir efsane, kalbimize düşen bir ateşle, gözümüzden akan bir damla yaş ile sonlandı.
 
"Leyla ile Mecnun; hiç kavuşamadı mesela! Çöllere düşen Mecnun, Leyla'sını hatırlayamadı bile ve içine gömdüğü Leyla'sının aşkıyla hayata gözlerini yumarken, Leyla'sı da üzüntüsünden öldü." Aşklarının çaresizliğini ve ruhlarının birleşme hikâyesini mutlaka hepiniz okumuşsunuzdur.
 
"Kerem ile Aslı; kavuşmasın diye yapılan hain planları, yanarak kül olan Kerem'i ve onun başında bekleyen Aslı'nın saçına düşen kıvılcımla kavrularak, ebedi aşkına kavuşması tüylerimi ürpertmişti." İki aşığın ne olursa olsun, eninde sonunda külleriyle bile birbirlerine kavuşabileceklerinin en güzel örneğiydi.
 
"Ferhat ile Şirin; dağlar delinse de kavuşamayan o masum âşıkların hikâyesidir." Aşkın nelere kadir olduğunun, gücün kanıtıdır, ölümle gelen birlikteliktir onların aşkı da.
 
Şimdi bir efsanemiz daha var. Efsanelerin en mutlu edeni, en masumu, en şahanesi... Ölümden uzak, sıcacık aşkın, mutluluğun, sevginin efsanesi... Umudun, iç kıpırtısının, sevdanın, bakarken aşkının gözlerinde kaybolmanın, öperken kıyamamanın hikâyesi. "Defne ve Ömer'in Efsanesi..."
 
Ansızın beklemediğimiz bir rüzgâr gibi girdiler hayatımıza. Güneş gibi ısıttılar, aşk bahçelerimize tohumlar atarak yeşillendirdiler. Biz onların masum, temiz, bir ömür kadar sürecek aşklarına tutulduk. Engelsiz, keşkesiz, sebepsiz, amasız. Sadece doyasıya yaşanacak, her anı saklanıp, en güzel yerlerde özenerek korunacak, örnek olacak, dillerden düşmeyecek sevdalarına vurulduk.
 
Bu haftaki bölümle ilgili ne yazılır ki? O kadar eşsizdi ki... Nereden başlasam? Bazen güzelliklere dokunmamak gerekir, büyüyü bozmamak adına. Hayalimizden hiç silinmesin diye. O zaman lafı uzatmadan kısa bir yorumda benden gelsin.
 
Ömer, hani şu fikirlerinden kolay kolay vazgeçemeyen adam var ya, Defne'si sayesinde kalbini kullanır hale geldi. Kurduğu cümleleri incitmemek adına seçiyor, keskin manevralarla virajlara dalmıyor artık. Bu yüzden Yasemin'le yapılabilecek en içten konuşmasını yaptı. Güvenebilmeyi ve denemeyi seçti Ömer. Bunu da sevdiği kardeşini mutlu edebilmek adına yaptı.
 
Defne'me kapılara dayanmalar, sevdiğini sahiplenmeler, had bildirmeler, tehditler, kafa tutmalar, blöflere rest çekmeler çok yakıştı. Gallo densizine korkmadığını, asla kaybetmeyeceğini ve Ömer'ine çok güvendiğini kodlaması harikaydı. Hadsiz insanlar hep konuşurlar Defne'm, sahip olamadıkları her ne varsa da göz dikerler. Bir şansları olacağına inanırlar. Gallo da böyle bir hadsiz işte.
 
Defne'nin Ömer'i, tüm ihtişamıyla, yumuşak dokunuşlarıyla, Defne'mizin aklını başından almaya devam ediyor. Kaşlar, gözler, dudaklar ve elbette ki o güzel kızıl saçlar beğenilmez mi hiç? Aşk işte, her an yanında istersin, özlersin, kıyamazsın. Bir bakış deyip geçemezsin. Neler neler anlatır insana, o dudaklardan dökülenleri dinlemek istersin, kaşlarla duyguları yakalamaya çalışırsın. En küçük detaylar bile aklını başından almaya yeter de artar bile.
 
Bir an gelir, gözlerini kapatırsın ve hayatının en güzel kopyası sevdiğin adamın parmak uçlarıyla bacağına bırakılır. Hafif uçmaya başlarsın. Defne hiç yaşamadığı duygularla tanıştı ve kendinden geçti. Sihirli bir dokunuş nelere kadir oldu. Çizilemeyen dizaynlar çizilir hale geldi. Biz yıpratılmaya yüz tutmuş bir aşka değil, minicik dokunuşlarla kalbimize kanat çırptıran aşka bağlandık.
 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER