Kalpten kalbe fısıldanan mucizeye
"AŞK" denir. Her aşkın büyüsü, kokusu, mevsimi, sonu kendine hastır.
Ne efsaneler okuduk, dinledik. Her bir efsane, kalbimize düşen bir ateşle,
gözümüzden akan bir damla yaş ile sonlandı.
"Leyla ile Mecnun; hiç kavuşamadı mesela!
Çöllere düşen Mecnun, Leyla'sını hatırlayamadı bile ve içine gömdüğü
Leyla'sının aşkıyla hayata gözlerini yumarken, Leyla'sı da üzüntüsünden
öldü." Aşklarının çaresizliğini ve ruhlarının birleşme hikâyesini mutlaka
hepiniz okumuşsunuzdur.
"Kerem ile Aslı; kavuşmasın diye yapılan
hain planları, yanarak kül olan Kerem'i ve onun başında bekleyen Aslı'nın
saçına düşen kıvılcımla kavrularak, ebedi aşkına kavuşması tüylerimi
ürpertmişti." İki aşığın ne olursa olsun, eninde sonunda külleriyle bile
birbirlerine kavuşabileceklerinin en güzel örneğiydi.
"Ferhat ile Şirin; dağlar delinse de
kavuşamayan o masum âşıkların hikâyesidir." Aşkın nelere kadir olduğunun,
gücün kanıtıdır, ölümle gelen birlikteliktir onların aşkı da.
Şimdi bir efsanemiz daha var. Efsanelerin en
mutlu edeni, en masumu, en şahanesi... Ölümden uzak, sıcacık aşkın, mutluluğun,
sevginin efsanesi... Umudun, iç kıpırtısının, sevdanın, bakarken aşkının
gözlerinde kaybolmanın, öperken kıyamamanın hikâyesi. "Defne ve Ömer'in
Efsanesi..."
Ansızın beklemediğimiz bir rüzgâr gibi
girdiler hayatımıza. Güneş gibi ısıttılar, aşk bahçelerimize tohumlar atarak
yeşillendirdiler. Biz onların masum, temiz, bir ömür kadar sürecek aşklarına
tutulduk. Engelsiz, keşkesiz, sebepsiz, amasız. Sadece doyasıya yaşanacak, her
anı saklanıp, en güzel yerlerde özenerek korunacak, örnek olacak, dillerden
düşmeyecek sevdalarına vurulduk.
Bu haftaki bölümle ilgili ne yazılır ki? O
kadar eşsizdi ki... Nereden başlasam? Bazen güzelliklere dokunmamak gerekir,
büyüyü bozmamak adına. Hayalimizden hiç silinmesin diye. O zaman lafı uzatmadan
kısa bir yorumda benden gelsin.
Ömer, hani şu fikirlerinden kolay kolay
vazgeçemeyen adam var ya, Defne'si sayesinde kalbini kullanır hale geldi. Kurduğu
cümleleri incitmemek adına seçiyor, keskin manevralarla virajlara dalmıyor
artık. Bu yüzden Yasemin'le yapılabilecek en içten konuşmasını yaptı.
Güvenebilmeyi ve denemeyi seçti Ömer. Bunu da sevdiği kardeşini mutlu edebilmek
adına yaptı.
Defne'me kapılara dayanmalar, sevdiğini
sahiplenmeler, had bildirmeler, tehditler, kafa tutmalar, blöflere rest
çekmeler çok yakıştı. Gallo densizine korkmadığını, asla kaybetmeyeceğini ve Ömer'ine
çok güvendiğini kodlaması harikaydı. Hadsiz insanlar hep konuşurlar Defne'm,
sahip olamadıkları her ne varsa da göz dikerler. Bir şansları olacağına
inanırlar. Gallo da böyle bir hadsiz işte.
Defne'nin Ömer'i, tüm ihtişamıyla, yumuşak
dokunuşlarıyla, Defne'mizin aklını başından almaya devam ediyor. Kaşlar,
gözler, dudaklar ve elbette ki o güzel kızıl saçlar beğenilmez mi hiç? Aşk
işte, her an yanında istersin, özlersin, kıyamazsın. Bir bakış deyip geçemezsin.
Neler neler anlatır insana, o dudaklardan dökülenleri dinlemek istersin,
kaşlarla duyguları yakalamaya çalışırsın. En küçük detaylar bile aklını
başından almaya yeter de artar bile.
Bir an gelir, gözlerini kapatırsın ve
hayatının en güzel kopyası sevdiğin adamın parmak uçlarıyla bacağına bırakılır.
Hafif uçmaya başlarsın. Defne hiç yaşamadığı duygularla tanıştı ve kendinden
geçti. Sihirli bir dokunuş nelere kadir oldu. Çizilemeyen dizaynlar çizilir
hale geldi. Biz yıpratılmaya yüz tutmuş bir aşka değil, minicik dokunuşlarla
kalbimize kanat çırptıran aşka bağlandık.
Yazı devam ediyor...