Soğuk bir kış gecesi, kar yağdı yağacak. Tom ve Kyra, 3 yıl
sonra Kyra’nın soğuk evinde bir araya geliyor. Gece soğuk, tartışma ateşli;
oyunun sonunda ortam ısınacak mı yoksa buz kesmeye devam mı edecek merakla
bekliyoruz.
Önce Kyra ile tanışıyoruz, sonra ise Tom’un oğlu Edward’la.
Edward’ın sözleriyle de Tom’a “Merhaba.” diyoruz aslında. Ve nihayetinde Tom da
görünüyor perdede. Kyra ve Tom farklı dünya görüşlerine sahip iki insan. Onları
ayıran da o gece bir araya getiren de fikir ayrılıkları belki de. Aralarındaki hesaplaşma gecenin sessizliğini bölüyor, aslına bakarsanız Pencere bir nevi gece yarısı hesaplaşması.
Oyun Atölyesi’nin yeni sezon oyunlarından Pencere’yi
İzmir’de ağırladık. Haluk Bilginer tarafından çevirilen oyunun yazarı David
Hare. Birkan Uz’un yönetmenliğindeki Pencere, Haluk Bilginer, Esra Bezen Bilgin
ve Kürşat Demir’i bir araya getiriyor.
Metin oldukça dinamik, metne bu dinamizmi veren elbette ki karakterlerin
inişleri çıkışları. Kürşat Demir’in Edward’ı 18 yaşının coşkusuyla hayatını
anlatırken onu naif ve dingin bir şekilde karşılayan Kyra, canını yakan konular
açıldıkça dinginliğiyle de vedalaşıyor. Kyra ve Tom’un karşılıklı sahnelerinde
ise ortada bir pinpon topu olduğunu hayal ediyorsunuz. Bir Kyra, bir Tom; bir
Kyra, bir Tom derken heyecanla izlemeye devam ediyorsunuz.
Kyra, hayatını 7 ile 5’i toplayamayan öğrencilerine adamış
bir kadın. Tom ise alabildiğine bencil, her şeyi bir telefonla
halledebileceğine inanan bir adam. O soğuk gecede, geçmişi unutup yeni bir
hayat kurabilecekler mi yoksa yolları hiç birleşmeden ayrılacak mı? Oyun bu
merakımızı daima taze tutuyor, bence Pencere’nin en güzel yanlarından biri de
bu. Bir diğer güzelliğiyse Tom'un da Kyra'nın da anlaşılabilir olması ve hissettikleriyle bağ kurulması.
Esra Bezen Bilgin’in Kyra’sı naif ve kırılgan. Zaman zaman
içindeki öfkeyi dışarıya kusmaktan da çekinmiyor, bazı sahnelerde öyle bir
yükseliyor ki Kyra’nın kırgınlıklarıyla göz göze geliyorsunuz. İşte o
sahnelerde Haluk Bilginer, Esra Bezen Bilgin’in atışlarını ustaca karşılayarak
sahneyi daha da yükseltiyor. Bence oyunun en güzel sahneleri onlar. Açılış ve
kapanış sahnelerinde Esra Bezen Bilgin’e eşlik eden Kürşat Demir de keyifli bir
performans ortaya koyuyor.
Esra Bezen Bilgin, muhteşem ötesi. Haluk Bilginer ise en
sevdiğim oyunculardan biridir, Tom’unu nasıl beğenmeyeyim? Haluk Bilginer’in
duruşuna, sesine, her şeyine hayranım. Çünkü o Haluk Bilginer. ^_^
Pencere, ince bir mizah barındırsa da sadece güldürmüyor.
Sorgulatıyor; hayatı, geçmişi, geleceği, kendinizi, çevrenizdekileri… Tom ve
Kyra’nın replikleri bir ders niteliğinde. Ama metin, “Ben bunu öğreteceğim.”
diye bağırmıyor, aksine ister istemez sorgulamaya başlıyorsunuz.
Pencere, muazzam oyunculukları, akıcı metni, dinamik yönetimiyle çok keyifli bir oyun. Dekoru ise tüm Oyun Atölyesi dekorları gibi
ince detaylarla bezeli. “Yerleş-yaşa” olarak adlandırabileceğim dekora
bayıldım. Buzdolabından, çaydanlığa varana kadar incecik detaylarla örülü
mutfak; Kyra’nın küçük, sade kanepesi, kitaplığı her şey şahaneydi. Bir de Kyra’nın
elleriyle hazırladığı makarna sosu, oturduğum yerden iştahımı kabarttı.
Pencere, yepyeni bir oyun. Dolayısıyla bu sezon olmasa bile gelecek sezon Pencere’yle yolunuz kesişebilir. Kesiştiği an, düşünmeden biletinizi alın. Çünkü tiyatro
iyidir, iyileştirir…
Merak edenler için oyunun künyesini de buraya bırakıyorum.
Orijinal Adı: Skylight
Yazan: David Hare
Çeviren: Haluk Bilginer
Yöneten: Birkan Uz
Oyuncular: Haluk Bilginer, Esra Bezen Bilgin, Kürşat Demir
Sahne Tasarımı: Gamze Kuş
Müzik: Çağrı Beklen
Işık Tasarımı: Kemal Yiğitcan
Yönetmen Asistanları: Melih Pamukçu, Aynur Güçlü