12 Mart'tan sonra ne oldu? Vanilla Sky filmini bilir
misiniz? O filmin açılış sahnesinde Tom Cruise uyurken, gizemli bir
ses "open your eyes!" (gözlerini aç!) diye fısıldar. 12 Mart'tan sonra, Ömer'le birlikte, Elif'e ekran karşısında bu sözleri haykırıyorum: Aç gözünü Elif! Bir
yandan da Elif'in geçirdiği değişimi zevkle izliyorum.
Sadece birbirlerine değil aynı yöne de birlikte bakabildiler.
Doğumgünü olan
o malum günün ertesi, Elif’in doğru bildiği ne varsa domino taşları misali tek
tek yıkıldı. Bir tek Elif yıkılmadı çünkü o direnmesini biliyor. Elif hem güçlü,
hem de duygusal bir kadın. Bu zamana kadar bu duygusal olma hali hatalar
yapmasına sebep oldu. Ancak hatalarının sonuçlarına katlandı, elbette yine
kendi bildiği yöntemlerle... Elif babasının kızı. Babasının yokluğunda evin idaresini
eline aldı. Çünkü biliyor ki dimdik duruşuna rağmen annesi ve kardeşleri babası olmada ayakta
duramazlar. Elif de babasının yerine geçti. Kendi acısını unutup onlara destek verdi. Her tökezlediklerinde ellerinden tuttu. Karşılığını isyan olarak asla da vazgeçmedi... Babası öldükten sonra Elif'in içinde uyanan 'kuyruğu dik tutmalıyım' içgüdüsü, yol arkadaşı olarak seçmesine, âşık olmasına rağmen hayatının dümenini Ömer’e bile bırakmasına izin vermedi.
Denizer'in kadınları dedin mi, bir duracaksın.
Babasının ölümünden sonra Elif ister istemez daha temkinli biri oldu. Şimdi sadece kendi doğrularına inanıyor, kendine güveniyor. Ancak olaylara karşı doğru pozisyon alsa da mesafe
koymayı başaramıyor. Önce gözleri ele veriyor onu. Nasıl bir ruh
halinde olduğunu, sesi çıkmasa da gözlerindeki ormandan anlayabiliyor insan. Elif’in, ona sorulan ' nasılsın' sorusuna bir cevabı yok, bir bakışı var. Hayatına giren her yeni insana 'önce insan' olduğu için fırsat tanıyor çünkü o kıymet veren ve kıymet bilen bir kadın. Hayatı
bir anda ölümler ve kayıplarla dolan Elif’in kanlı canlı insanlara dokunmaya, hissetmeye
ihtiyacı var. Bu onun 12 Mart'tan sonra edindiği bir zaaf..
Kıymet verenin kıymetini bileceksin.
Ömer’le tanışıp kaynaştıktan sonra hayatına farklı sınıflardan, farklı
kültürden insanlar da girdi. Ömer’in annesi, Sibel’in ailesi, Pelin ve
Arda aslında Elif'in etrafında olan ama yakından tanıyamadığı türden insanlar. Bu yeni duruma da hızla uyum sağladı. Bir yandan lüks davetlere katıldı, İtalyanca şarkılar söyledi. Bir
yandan Pelin ve Arda’nın evinde tost yedi hatta makarna pişirdi. Kafa
dağıtmak için spor salonunda modern danslar da yaptı, Ömer’in kirveliğini
yaptığı sünnet düğününde Ankara Havası eşliğinde göbek attı. Dümeni teslim etmese de kılavuz Kaptan'a ihtiyacına inancı tam; bildiği her yolu deneyip bunu ispat etmeye çalıştı.
Konuşamasam da gözlerime bakmaya devam et, hayatım orada saklı.
Ya âşık Elif? İçindeki küçük çocuk sadece korktuğunda çıkmıyor. Ömer’e âşık olmaya başladığında da
yerinde duramadı. Âşık Elif, aynı zamanda yaratıcılığı da artan, duyguları içinden taşıp renklerle kâğıda yansıtan mutlu bir kadın haline geldi. Mutluysa eğer etrafındakileri de mutlu
etmeye çalışıyor. Belki de daha önce hiç böyle
âşık olmadığı ve kaybetmekten korktuğu duygularını her fırsatta söylüyor
Ömer’e. Hatta kendine o kadar emin ki bu nedenle ilk öpen de o oldu. Kendi
söylemese gözleri coşuyor. Gözlerinin içerisindeki orman daha da yeşilleniyor. Aşkın bu heyecanı sadece ruhuna değil, elbiselerine, takılarına da
yansıyor. Değişik saç bantları, değişik saç modelleri ve bir bakanın bir daha
bakacağı takılarla şenleniyor Elif. (Kostüm aksesuar bu sezon çok başarılı iş çıkarıyor, tebrik ederim.)
Elif’in doğumgünü milat oldu demiştim. Artık karşımızda
hızla değişen, aşkla kavrulan, acıyla büyüyen bir Elif var. Kim bilir daha neler göreceğiz, neler yaşayacak ve her adımda daha çok güçlenecek. Bütün bu olanlardan ve değişimden sonra gel de her bölümü heyecan içinde bekleme?
Bir dilek tuttun, bin dilek tuttuk senin için... Gözlerin hiç gölgelenmesin!