Televizyonda büyüyenler: ABC çocuklarıyla A'dan, Z'ye!

Bu hayatın nasıl olduğunu artık gördünüz, hala büyüyünce oyuncu olmak istiyor musunuz?

Hudson: Ben restorancı olmak istiyorum. Yemek yapmaya bayılıyorum.
 
Ian: Büyüdüğümde pilot olmak istiyorum. Ticari bir havayolu şirketi için.
 
Miles: NBA oyuncusu olmak istiyorum. Eğer bunu başaramazsam, video oyunlarında grafik tasarımcısı olmak istiyorum.
 
Ian:  Eğer pilot olamazsam bir yolcu gemisi kaptanı olurum. Ulaşımı çok seviyorum.
 
Forrest: Büyüdüğümde her şey olmak istiyorum. Sadece macera istiyorum. Şimdi oyunculuk yapmak istiyorum. Büyüdüğümde, üniversiteye gitmek istiyorum. Sonrasına bakacağız. Kendi işim olsun istiyorum. Yemek yapmayı çok seviyorum. Çok eğlenceli bir şey. Hudson’la yemek işine girebiliriz.
 
Hudson: Evet! Birlikte bir restoran açarız. Sen normal işleri yaparsın, ben de kesinlikle-ne-yaptığımız-bilmiyorum tarzı çılgın şeyleri yaparım.
 
Aubrey: Büyüdüğümde oyuncu olmak istemiyorum. Çok başarılı bir iş yerim olsun istiyorum. Ama ne olduğundan emin değilim.
 
Miles: Ben dünya tarihindeki en zengin insan olmak istiyorum.
 
Albert: Oyuncu olmak harika olurdu. Ama yönetmenliği ve yapımcılığı da seviyorum. Kendi işime sahip olmak da isteyebilirim.
 
Marsai: Büyüdüğümde oyuncu olmak istiyorum. Ama bu işte bir efsane olmak istiyorum.
 
Miles: Oooh! Ne?
 
Marsai: Bir efsane olmak istediğimi fark ettiğimde, bir kişi beni görmek için çok heyecanlanmıştı. Bana yaklaştı ve dedi ki “Aman Tanrım, seni çok seviyorum, benimle fotoğraf çektirir misin?” Ben de çektirdim. “Seni Jessie’de çok beğeniyorum,” dedi. (Editörün notu: Bu kişi oyuncu Skai Jackson’dı)
 
Miles: Oh, vay be!
 
Marsai: Bu, insanların beni ben olarak tanımasını istediğimi fark ettirdi. İnsanların bana Marsie ya da Marshay demesini istemiyorum. Çünkü o kişinin kim olduğunu bilmiyorum. O ben değilim. Seninle fotoğraf çektirmek için arkamı dönmeyeceğim. İnsanların beni tanımasını, beni görmesini istiyorum, Black-ish’teki rolümü değil. Efsane olmak istememdeki sebep de bu. Oyuncu olamazsam şarkıcı olmak istiyorum. Şarkıcı ya da oyuncu olamazsam dansçı olmak istiyorum. Bunların hiçbiri olamazsam avukat olmak istiyorum.
 
Efsane derken neyi kast ediyorsun? Sence kimler efsane?

Marsai: Benim için efsane güçlü kadın demek. Gladys Knight. Dizideki annemin gerçek annesi Diana Ross.
 
Yani oyunculuğa devam etmek isteyen tek kişi Marsai mi?

Miles: Ben bir Marvel filminde rol almak istiyorum. Miles Morales’i canlandırmak istiyorum. Yeni Örümcek-Adam o.
 
Dizileriniz farklı ırklardan insanlara yer vermesiyle, Amerikan hayatını oluşturan farklı kültürleri resmetmesiyle övgü topladı. Bu sizin için ne ifade ediyor?

Ian: Bence Asyalı-Amerikalıların televizyonda başka Asyalı-Amerikalıları görmesi harika bir şey. Şov dünyasında başarılı olabileceklerini görüyorlar.
 
Hudson: Instagram’dan oyunculuğa nasıl başlanacağını soran mesajlar alıyorum, herhalde siz de almışsınızdır. Dizimizin etnik kısmı önemli, çünkü dışarıda oyunculuk yapmak isteyen insanlar var. “Sizin ırkınızdan birini aramıyoruz,” cevabıyla karşılaşıyorlar ve bu şansı yakalayamıyorlar. Ama şimdi hepimiz gerçekleri göstermek için buradayız.
 
Miles: İnsanlar bizim gibileri artık gerçekten istiyor.
 
Hudson: Bizim gibi insanları istiyorlar çünkü dizilerimiz başarılı oluyor. Umarım gelecekte bir gün bizim gibi daha çok insan olacak. Bizimkiler gibi diziler daha çok olacak. Hem de çok.
 
Miles: Bunun eşsiz bir şey olmasını istemiyoruz.
 
Hudson: Bunun sıradan bir şey olmasını istiyoruz. Şu anda daha çok ABC’de böyle işler var. Harika bir şey, bu duruma bayılıyorum. Ama bunun yayılması lazım.
 
Forrest: Umarım diğer kanallara da etnik açıdan böyle farklı diziler yapmaları konusunda ilham oluruz.
 
Albert: Bu benim için çok şey ifade ediyor. Televizyonda Asyalı-Amerikalı aileleri temsil edebildiğim için mutlu ve minnettarım. Bence Dr. Ken’deki ailenin hiçbir klişeye girmeyen normal bir Amerikan ailesi olması harika bir şey.
 
Marsai: Black-ish de öyle. Dizi ilk geldiğinde-
 
Miles: İnsanlar dizinin adını bile sevmediler!
 
Marsai: Evet, kimse adını sevmedi. Biz de “Black-ish mine? Gerçekten mi?” diye düşünmüştük.
Hudson: Bizim dizimizin adı da argo. İlk başta adı Far East Orlando (Uzak Doğu Orlando) olacaktı. Bu ismi seçmişlerdi çünkü kimsenin rahatsız olmayacağını düşünmüşlerdi. Ama eğer o adı kullansaydık dizimizin diğerlerinden farklı olduğunu kimse anlamayacaktı. Fresh Off the Boat diziyi farklı yapıyor ve göze batmasını sağlıyor. Black-ish ve Dr. Ken için de aynı şey geçerli. Bir sürü insan Ken Jeong ve Eddie Huang’ı tanıyor.
 
Black-ish dizisinde bir çok ciddi konuya komik bir açıdan yaklaşıyorsunuz. Bunu yapmak çok zor bir şey.

Marsai: Bir çok konu işliyoruz! Onlardan bazıları konuşulmak zorunda.
 
Miles: Aynen öyle.
 
Marsai: Dizinin adına gelince, insanlar birçok şey söyledi. Ama diziyi izlediklerinde “Vay, bu harika!” dediler. Bir kitabı kapağıyla yargılamamak lazım.
 
Miles: Diziler sadece diğer dizilerin daha iyi olmasını sağlamıyor. Umarım hayattaki şeylerin de daha iyi olmasını sağlıyordur.
 
Hudson: Dizilerimiz bir sürü insanın yanına bile yaklaşmak istemediği konuları işliyor. Ağıza alınmaması gereken kelimeler falan… Hepsi dizilerimizde işlendi. Ama onları şakayla karışık anlatıyoruz. Kimsenin alınmayacağı şekilde işliyoruz.
 
Ama aynı zamanda insanların bunlara farklı açılardan bakmasını da sağlıyorsunuz.

Hudson: Evet. Bu kelimelerin neden kötü olduğunu anlatıyoruz. Onları söylediğinizde insanların nasıl etkilendiğini gösteriyoruz.
 
Marsai: Dürüst olmak gerekirse, Hope (Umut) isimli bölümümüzde bu konuyu işlemeye çalışıyorlardı. Polis vahşeti hakkındaydı ve bazı kişiler korkmuştu. Ben de korkmuştum.
 
Miles: Biz korkmuştuk.
 
Marsai: Hope çok derinlikli bir bölümdü. Kimseyi kaybetmek istemedik. Hayranlarımızı kaybetmek istemedik. İnsanların alınmasını istemedik. Bu konuyu ilk sezonda da işlemek istemiştik ama çok korkmuştuk.
 
Miles: Crime and Punishment (Suç ve Ceza) bölümü yayınlanmak üzereyken bir futbol oyuncusunun başına bir şey geldi. Bölüm direkt o konuyu işliyormuş gibi gözükmesin diye yayını erteledik. (Editörün notu: Dayak cezasıyla ilgili olan bölüm Adrian Peterson’ın çocuk tacizi skandalı sebebiyle ertelenmişti.)
 
Peki ya Aubrey? Senin dizin de çok özel çünkü eşcinsel bir evlilik ana hikayenin bir parçasını oluşturuyor.
 
Aubrey: Bence bu çok özel. Bence tüm dünya bir gün bunu geleceğimiz olarak görecek. Herkes her şey olabilir. Bu harika bir şey.
 
Böyle diyaloglar başlatan dizilerin parçası olmak size ne hissettiriyor?

Forrest: Gurur duyuyorum. Fresh Off the Boat son 20 yıldır ulusal kanalda yayınlanan ilk Asyalı-Amerikalı dizisi. Umarım gelecekte insanlar devam edecek ve dizi daha da büyüyecek.
 
Marsai: Black-ish için de aynı şey geçerliBöyle harika ve inanılmaz bir dizide olduğum için çok şanslı hissediyorum ve böyle konular işledikten sonra bile herkes diziyi hala çok seviyor. Dürüst olmak gerekirse Black-ish birçok yaratıcı için, harika diziler yapabilsinler diye kapılar açtı. Bu çok güzel bir şey.
 
Hudson: İlham verebilmek ve dizimizde yaptıklarımızı yapabilmek başka birçok kişinin hedef olarak belirlemesi gereken bir şey bence. Böyle bir şey yapabildiğimiz ve böyle bir dünyada gerçekleri söylemeye çabaladığımız için çok gururluyum. Dünyaya çok zarar verdik, şimdi onu tamir etmek zorundayız. Sadece yaptıklarımız değil, söylediklerimiz de zarar veriyor. Şimdi yaptıklarımızla o kesiklere yara bandı yapıştırabiliriz. Demek istediğimi anlatabildim mi. Bu bir metafor. Üzgünüm.


Çeviri: Arman Güvenç
Röportaj: Maria Elena Fernandes
Fotoğraflar: Ramona Rosales
Kaynak: Vulture

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER