●Bu hayatın nasıl olduğunu artık gördünüz, hala büyüyünce oyuncu olmak
istiyor musunuz?
Hudson: Ben restorancı olmak
istiyorum. Yemek yapmaya bayılıyorum.
Ian: Büyüdüğümde
pilot olmak istiyorum. Ticari bir havayolu şirketi için.
Miles: NBA oyuncusu
olmak istiyorum. Eğer bunu başaramazsam, video oyunlarında grafik tasarımcısı
olmak istiyorum.
Ian: Eğer pilot olamazsam bir yolcu gemisi kaptanı
olurum. Ulaşımı çok seviyorum.
Forrest: Büyüdüğümde
her şey olmak istiyorum. Sadece macera istiyorum. Şimdi oyunculuk yapmak
istiyorum. Büyüdüğümde, üniversiteye gitmek istiyorum. Sonrasına bakacağız.
Kendi işim olsun istiyorum. Yemek yapmayı çok seviyorum. Çok eğlenceli bir şey.
Hudson’la yemek işine girebiliriz.
Hudson: Evet! Birlikte
bir restoran açarız. Sen normal işleri yaparsın, ben de
kesinlikle-ne-yaptığımız-bilmiyorum tarzı çılgın şeyleri yaparım.
Aubrey: Büyüdüğümde
oyuncu olmak istemiyorum. Çok başarılı bir iş yerim olsun istiyorum. Ama ne
olduğundan emin değilim.
Miles: Ben dünya
tarihindeki en zengin insan olmak istiyorum.
Albert: Oyuncu
olmak harika olurdu. Ama yönetmenliği ve yapımcılığı da seviyorum. Kendi işime
sahip olmak da isteyebilirim.
Marsai: Büyüdüğümde
oyuncu olmak istiyorum. Ama bu işte bir efsane olmak istiyorum.
Miles: Oooh! Ne?
Marsai: Bir efsane
olmak istediğimi fark ettiğimde, bir kişi beni görmek için çok heyecanlanmıştı.
Bana yaklaştı ve dedi ki “Aman Tanrım, seni çok seviyorum, benimle fotoğraf
çektirir misin?” Ben de çektirdim. “Seni Jessie’de
çok beğeniyorum,” dedi. (Editörün notu: Bu kişi oyuncu Skai Jackson’dı)
Miles: Oh, vay be!
Marsai: Bu,
insanların beni ben olarak tanımasını istediğimi fark ettirdi. İnsanların bana
Marsie ya da Marshay demesini istemiyorum. Çünkü o kişinin kim olduğunu
bilmiyorum. O ben değilim. Seninle fotoğraf çektirmek için arkamı dönmeyeceğim.
İnsanların beni tanımasını, beni görmesini istiyorum, Black-ish’teki rolümü değil. Efsane olmak istememdeki sebep de bu.
Oyuncu olamazsam şarkıcı olmak istiyorum. Şarkıcı ya da oyuncu olamazsam dansçı
olmak istiyorum. Bunların hiçbiri olamazsam avukat olmak istiyorum.
●Efsane derken neyi kast ediyorsun? Sence kimler efsane?
Marsai: Benim için efsane
güçlü kadın demek. Gladys Knight. Dizideki annemin gerçek annesi Diana Ross.
●Yani oyunculuğa devam etmek isteyen tek kişi Marsai mi?
Miles: Ben bir Marvel filminde
rol almak istiyorum. Miles Morales’i canlandırmak istiyorum. Yeni Örümcek-Adam
o.
●Dizileriniz farklı ırklardan insanlara yer vermesiyle, Amerikan hayatını
oluşturan farklı kültürleri resmetmesiyle övgü topladı. Bu sizin için ne ifade
ediyor?
Ian: Bence Asyalı-Amerikalıların televizyonda başka Asyalı-Amerikalıları
görmesi harika bir şey. Şov dünyasında başarılı olabileceklerini görüyorlar.
Hudson: Instagram’dan
oyunculuğa nasıl başlanacağını soran mesajlar alıyorum, herhalde siz de
almışsınızdır. Dizimizin etnik kısmı önemli, çünkü dışarıda oyunculuk yapmak
isteyen insanlar var. “Sizin ırkınızdan birini aramıyoruz,” cevabıyla
karşılaşıyorlar ve bu şansı yakalayamıyorlar. Ama şimdi hepimiz gerçekleri
göstermek için buradayız.
Miles: İnsanlar
bizim gibileri artık gerçekten istiyor.
Hudson: Bizim gibi
insanları istiyorlar çünkü dizilerimiz başarılı oluyor. Umarım gelecekte bir
gün bizim gibi daha çok insan olacak. Bizimkiler gibi diziler daha çok olacak.
Hem de çok.
Miles: Bunun eşsiz
bir şey olmasını istemiyoruz.
Hudson: Bunun
sıradan bir şey olmasını istiyoruz. Şu anda daha çok ABC’de böyle işler var.
Harika bir şey, bu duruma bayılıyorum. Ama bunun yayılması lazım.
Forrest: Umarım
diğer kanallara da etnik açıdan böyle farklı diziler yapmaları konusunda ilham
oluruz.
Albert: Bu benim
için çok şey ifade ediyor. Televizyonda Asyalı-Amerikalı aileleri temsil
edebildiğim için mutlu ve minnettarım. Bence Dr. Ken’deki ailenin hiçbir klişeye girmeyen normal bir Amerikan
ailesi olması harika bir şey.
Marsai: Black-ish
de öyle. Dizi ilk
geldiğinde-
Miles: İnsanlar
dizinin adını bile sevmediler!
Marsai: Evet, kimse
adını sevmedi. Biz de “Black-ish mi, ne?
Gerçekten mi?” diye düşünmüştük.
Hudson: Bizim
dizimizin adı da argo. İlk başta adı Far
East Orlando (Uzak Doğu Orlando) olacaktı. Bu ismi seçmişlerdi çünkü
kimsenin rahatsız olmayacağını düşünmüşlerdi. Ama eğer o adı kullansaydık
dizimizin diğerlerinden farklı olduğunu kimse anlamayacaktı. Fresh Off the Boat diziyi farklı yapıyor
ve göze batmasını sağlıyor. Black-ish ve
Dr. Ken için de aynı şey geçerli. Bir
sürü insan Ken Jeong ve Eddie Huang’ı tanıyor.
●Black-ish dizisinde bir çok ciddi konuya komik bir açıdan yaklaşıyorsunuz.
Bunu yapmak çok zor bir şey.
Marsai: Bir çok konu işliyoruz! Onlardan bazıları konuşulmak zorunda.
Miles: Aynen öyle.
Marsai: Dizinin
adına gelince, insanlar birçok şey söyledi. Ama diziyi izlediklerinde “Vay, bu
harika!” dediler. Bir kitabı kapağıyla yargılamamak lazım.
Miles: Diziler
sadece diğer dizilerin daha iyi olmasını sağlamıyor. Umarım hayattaki şeylerin
de daha iyi olmasını sağlıyordur.
Hudson: Dizilerimiz
bir sürü insanın yanına bile yaklaşmak istemediği konuları işliyor. Ağıza
alınmaması gereken kelimeler falan… Hepsi dizilerimizde işlendi. Ama onları
şakayla karışık anlatıyoruz. Kimsenin alınmayacağı şekilde işliyoruz.
●Ama aynı zamanda insanların bunlara farklı açılardan bakmasını da
sağlıyorsunuz.
Hudson: Evet. Bu kelimelerin
neden kötü olduğunu anlatıyoruz. Onları söylediğinizde insanların nasıl
etkilendiğini gösteriyoruz.
Marsai: Dürüst
olmak gerekirse, Hope (Umut) isimli
bölümümüzde bu konuyu işlemeye çalışıyorlardı. Polis vahşeti hakkındaydı ve
bazı kişiler korkmuştu. Ben de korkmuştum.
Miles: Biz
korkmuştuk.
Marsai: Hope çok derinlikli bir bölümdü. Kimseyi
kaybetmek istemedik. Hayranlarımızı kaybetmek istemedik. İnsanların alınmasını
istemedik. Bu konuyu ilk sezonda da işlemek istemiştik ama çok korkmuştuk.
Miles: Crime and Punishment (Suç ve Ceza) bölümü yayınlanmak
üzereyken bir futbol oyuncusunun başına bir şey geldi. Bölüm direkt o konuyu
işliyormuş gibi gözükmesin diye yayını erteledik. (Editörün notu: Dayak
cezasıyla ilgili olan bölüm Adrian Peterson’ın çocuk tacizi skandalı sebebiyle
ertelenmişti.)
●Peki ya Aubrey? Senin dizin de çok özel çünkü eşcinsel bir evlilik ana hikayenin
bir parçasını oluşturuyor.
Aubrey: Bence bu
çok özel. Bence tüm dünya bir gün bunu geleceğimiz olarak görecek. Herkes her
şey olabilir. Bu harika bir şey.
●Böyle diyaloglar başlatan dizilerin parçası olmak size ne hissettiriyor?
Forrest: Gurur duyuyorum. Fresh Off the Boat son 20 yıldır ulusal
kanalda yayınlanan ilk Asyalı-Amerikalı dizisi. Umarım gelecekte insanlar devam
edecek ve dizi daha da büyüyecek.
Marsai: Black-ish
için de aynı şey geçerli. Böyle
harika ve inanılmaz bir dizide olduğum için çok şanslı hissediyorum ve böyle
konular işledikten sonra bile herkes diziyi hala çok seviyor. Dürüst olmak
gerekirse Black-ish birçok yaratıcı için, harika diziler yapabilsinler
diye kapılar açtı. Bu çok güzel bir şey.
Hudson: İlham
verebilmek ve dizimizde yaptıklarımızı yapabilmek başka birçok kişinin hedef
olarak belirlemesi gereken bir şey bence. Böyle bir şey yapabildiğimiz ve böyle
bir dünyada gerçekleri söylemeye çabaladığımız için çok gururluyum. Dünyaya çok
zarar verdik, şimdi onu tamir etmek zorundayız. Sadece yaptıklarımız değil,
söylediklerimiz de zarar veriyor. Şimdi yaptıklarımızla o kesiklere yara bandı
yapıştırabiliriz. Demek istediğimi anlatabildim mi. Bu bir metafor. Üzgünüm.
Çeviri: Arman Güvenç
Röportaj: Maria Elena Fernandes
Fotoğraflar: Ramona Rosales
Kaynak:
Vulture