10 hafta önce bebek filleri sevmeyi hayal eden bir çocukla
tanıştık. O çocuk büyüdü, büyürken kalbindeki çevre sevgisini de büyüttü.
Hayaller kurdu, sadece kendi çevresini değil uzanabildiği her yanı
güzelleştirmeyi hayal etti. Bir gün geldi kurduğu hayaller yıkıldı ama o yine
de bir yerlerden tutunmayı bildi. Bebek fillerin diyarına yararı olmayacaktı
belki ama adım atılan her yer güzelleşmeyi hak etmiyor muydu?
Çevreye böylesine duyarlı bir adamın, para kazanmak uğruna
yanlış şeylere göz yummayacağını biliyorduk. Şu 10 haftalık süreçte Kerim’i
biraz olsun tanıdıysam o da ne yaparsa yapsın çevreye zarar verilmesine engel
olacağıydı. Hal böyle olunca madenlerdeki çalışmaların durdurulması
kaçınılmazdı. Buraya kadar beklediğimiz bir yolculuğun içindeydik, buradan
sonrasında ise gözlerim dolu dolu izledim o özel sahneyi.
Bayram Bey ve Hüseyin arasındaki o kavga Bayram ve
çocukları arasındaki çatışmayı uç noktaya çekecek olsa da Hüseyin’in sözleri
gün gelecek Bayram’ın beynine de ok gibi inecek. Bayram Bey’i de biraz tanıdıysak, o da
yıllardır içinde olduğu hukuksuzluk evreninden yavaş yavaş sıyrılacaktır.
Doğruya doğru Cevher Holding’in büyümesi hukuku göz ardı ederek, birilerini
gözeterek olmuş. Ama bu noktadan sonra Bayram Cevher için de bir şeylerin
değişeceğini düşünüyorum. Neticede hikayemiz olumsuz özelliklerinden
uzaklaşmaya çalışan karakterlerle dolu.
Hayat Şarkısı, hikayesini çevreye ve madenciliğe dokundururken
farkını göstermişti. Ama asıl takdir edilesi yanı madenciliğe dokunurken
takındığı tutum. Madenciliğin sadece adını geçirerek, gözlerini kapatarak
hikayesini sürdürebilirdi ama Hüseyin’in haykırışlarıyla tarafını seçti.
Aslında bu bir taraf seçme meselesi de değil. Bir gerçekleri haykırma meselesi.
Ülkenin kanayan yaralarından biri de madencilik
şartlarıyken, bu haykırış çok değerli. Hayat Şarkısı’nı böylesine sevme sebeplerimden biri de böyle haykırışlar aslında.