Kendini beğenmiş, soğuk, burnu havada bir adamla tanıştık
bir gün. Daha saatler önce evlendiği kadını bırakıp giden biriydi. Kimseyi
tanımıyordum halbuki ama söylendim yine de ona. Sonra Berlin’e uzandı yolumuz;
evine girdik, onunla yaşamaya başladık ve ben yine söylendim. Anlamadan, dinlemeden, tanımadan... Egosu arşa
değiyordu fakat gözlerinde öyle bir ışık vardı ki, anlatamam. O ışık onu tanımak
için can atmamı sağladı. Sevmek istiyordum çünkü onu.
Biraz daha izledim, biraz çocukluğuyla beslendim, biraz
hayallerini düşledim; sonra dedim ki “Ben Kerim’i severim!” Yanılmadım, günler
geçtikçe kabullendim o genç adamın huysuzluğunu. Şimdilerde ise kalbim “Kerim,
Kerim.” diye çarpıyor.
Kalbimin Kerim diye çarpmasının da sebepleri var elbet. Naif
bir çocuğun hayallerinin peşinden gitmesi, bencil bir yetişkinin hayallerinin
yıkılması, kalbinin üzerindeki tozu silkeleyip aşka uzanması ve dahası… İşte böyle, onu her şeyiyle sevdim.
Ve kendimce Hayat Şarkısı'nın Kerim Cevher'ini, Kerim Cevher yapan özelliklerini listeledim.