Mahir Kara; herkesin sahip olmak isteyeceği oğul, kardeş, sevgili, dost yani henüz olamadı ama o aslında bir halk kahramanı! Cesaretli, bileği zor bükülen, gözü pek, başı her daim dik bir adam. İyi dost, hayırlı evlat, tutkulu bir aşık. Sevdiklerini canını verecek kadar çok sever ama sevgisi gibi öfkesinin de hududu yok. Öfkeli olduğunda köşe bucak kaçılmalı. Ne doğru düzgün uyuduğu görülür, ne yemek yediği, ne de odasını kullandığı! Ama çayı sevdiğini biliyoruz, efkarlanınca iki kadeh attığını! Hapishane uğrak yeri, Feride beri dur dedikçe Mahir sürekli başı belada geziyor. Fakir ama gururlu edebiyatına uymayacak kadar zengin; hem kalbi hem sahip olduklarıyla. Tek derdi dünyanın biraz daha adil olmasıydı olmadı.
Adaleti kendi aradı aylarca ve sonunda biraz "değişik" yöntemleri, birazda Hakime Hanim ile buldu aradığını. Zekası sayesinde kurtardı babasını aslında, iz sürme konusunda tüm teşkilata fark attı. Tabi bunun için çok uğraşması gerekti; vurdu, vuruldu, ayrı düştü, çok kaybetti ama kazandıkları her şeye değerdi. Gelin görün ki Mahir artık bir sabıkalıydı. Ve sabıkasında dolandırıcı yazıyor olsa da onun gerçek suçu dünyayı ve düzeni değiştirmeye çalışmaktı! Bunun bedeli yitirdiği canlar oldu; anneleri (evet tam iki anne yitirdi), kız kardeşi, yeğeni, dostu ve ona yardım eden kim varsa bir şekilde Mahir eliyle canı yandı...
Ben altı yaşından beri kundura çakıyorum.
Adı gibi bir adam aslında Mahir; elinden her iş geliyor ve künyesinde yok yok. İlk vasfı iyi bir kundura ustası olması. Bu mesleği örnek aldığı tek kişi olan babasından öğrenmiş. Ama yaptığı ek işleri ustalığını bastırıyor; hafiyelik, avukatlık, kabadayılık! Doğru bildiğini hiç bir zaman sakınmadı, mizacı sert, sinirli, ani tepkileri çok ağır ama kalbi bir o kadar merhametli bir adam Mahir.
Geçmişinde ilk hatırladığın anı neydi? Annemin bana ninniler söyleyerek beni uyutuşu.
Mutlu bir ailede doğdu aslında kaderi annesiyle babası ayrı düşünce değişti. Babasının kazayla dayısını vurması ile ilk ayrılığını 5 yaşında yaşadı. Babası yeniden evlenince bir İstanbul macerası başladı. Kardeşleri oldu üstüne birde üvey anneyle gelen kardeş! Kocaman bir ailesi vardı artık ve yeni bir annesi; Mahir'i kendi çocuklarından bile çok seven bir anne! Aile büyüdükçe kol kanat gerdi Mahir, çünkü o artık abisiydi herkesin.
Babasının göz bebeği, annesinin doğurmadığı oğlu, kız kardeşlerinin cengaver abisi ama Orhan'ın bu dünyada en kıskandığı ve bir kaşık suda boğmak istediği kişi oldu Mahir. Eğitimi öğretmeniyle tartıştığı için yarım kaldı ve böylece üniversite hayallerini dünya gailesine bırakmış bir adamdı artık. Okumuş biri olsa bu zekası ile neler yapabileceğini merak ettik hep. En büyük zaafı sevdikleri tabiri caizse yumuşak karnı tam burası! En çok onlar için endişe ediyor ve onlara zarar gelmesin diye bu çaba! Sevdikleri deyince kocaman bir yelpaze düşünün; ailesi, dostları, mahalleli, esnaf, kapı komşuları ve Feride. İlk aşkı. Aşkın aslında biçilmiş kaftan misali oturduğu bir profil; bizce kimseye bu kadar yakışmadı bu aşk denen şey. Neredeydi, niye bu kadar gecikti bu ömre aşk bilemedik. Daha bu duyguyu yaşamadan "herhalde dünyanın en güzel şeyidir" dediği sevda; bir cinayet ile çaldı kapıyı. Avukat Salih iken vuruldu Feride'ye ama ne vurulmak; gene adına yakışanı yapıp burada da mahir oldu. Çaresizlik içinde babası için çabalarken ahu gözlere tutulup kaldı. Mahir ilk defa yalan söyledi, elini tuttuğu kişiyi bırakmak gibi bir huyu yoktur. Ne yaptı etti ve o gönlü yeniden aldı. Bu yalan ona Feride gibi şahane bir insanı ve babasının özgürlüğünü getirdi.
Önce sevdiğim kadının önünde eğilir, ona kendi ellerimle yaptığım ayakkabıları giydiririm.
Sonra da en güzel gülümsememle ona yıllar sonrası için sözler veririm.
Peki bu kadar sert bir yapısı olan adam aşıkken nasıl böylesi güzel bir adama dönüşüyor? Sevdiğinin gözüne bakınca eriyecek, önünde diz çökecek, ona şarkılar söyleyecek, ustalığını konuşturup ayakkabı giydirecek, şiirler okuyacak bir adam nasıl oluyor! Sanıyorum bunun yanıtı aşkta saklı. Kim demiş ağır abiler romantik olamaz diye gizli bir romantik aslında Mahir! Sürprizler yapan, elleriyle sofra kuran, başına geleceği bilmeden iki defa sarı rengi tutturmaya çalışan ve bundan zerre gocunmayan bir adam! Bu yönünü sadece Feride'nin bildiği kendine has sahiplenme huyu var; benimsin dediği gerçekten onun, bitti dediği bitiyor, olmaz dediğini yapan çok az, kestirip atmaları çok meşhur, "yüzüğü çıkar o vakit görüşelim" deyip masaya vurunca akşamına yüzük çıkıyor! Sinirlenince sadece iki kişi dur diyebildi; biri sevdiği, biri babası. Sevdiği kadına muhteşem sıfatlarla seslenir hep; sevdam, ahu gözlüm, yarim, kadınım! Kızdığı vakit tonlaması bile değişir Feride sadece Feride! Çok iyi bir eş ve baba olacak potansiyel vardı aslında bombadan önceki Mahir'de. "Her baba Mahir gibi bir evladı olsun ister, mahallenin kızları da onun gibi bir koca ister, yakışıklıdır" demişti bir amcamız dizide bize Mahir'i özetlerken. Tam tarif bu aslında; o bir ideal eş/ti! Gülümsediğinde gözler kısılır ya bakan kişinin dünyası değişir, eller sürekli temas halinde sevdiğinin yüzünde, öptüğünde önce koklar, ani çekimleri sever. (Bünyamin orada mısın) Mutlu olduğu anlar yaz yağmuru gibi; bu anların ardından hep kocaman hüsranlar merhaba dedi. Halbuki mutluluk çok yakışıyordu aynı gülmek gibi!

Nedense sonunda ikimiz de ağlarız. Kader!
Bu adamı anlatırken kaderden bahsetmeden olmuyor. Kaderin gerçekten afili çelme taktığı biri; yoksa kim ne zaman bir aile kurmaya niyetlenir de yarım kalır Mahir gibi? Kim iki güzel anneye sahip olur ve kaybeder hemde korkunç şekilde! Kim evlat sevgisini bulduğu küçük bir çocuğun sebebi olmak ister. Ve kim bir düşmana bu kadar yakın olur farkedemez! Bugüne kadar gördüğümüz Mahir duygularının etkisinde kalırdı, zaman zaman kalbini karartsa bile vicdanı ile doğruyu bulurdu ama gözlerinde daha önce hiç görmediğimiz başka bir ateş var. İntikam! Her duygunun ayrı yakıştığı bu adama nefreti ve zalimliği konduramadık hiç.
Herkesin bir miladi var derler, Mahir için bu durum babasının haksız yere suçlandığı gün şekillendi yani Feride ile yolların kesiştiği gün. Önce bir yalancı, sonra dolandırıcı sonra sabıkalı ve şimdide gerçekten bir milat olarak Karadayı oluyor. Yukarıda saydığım bu kadar özelliğini bilen biriyim ama bundan sonraki Mahir'in ne olacağını, neler yapacağını, kendine has özelliklerinin ne kadarını yitireceğini gerçekten kestiremiyorum!