Biz hep terk edildiği için sevgiye aç olan Defne’den bahsediyoruz ama, bu bölüm annesini özleyen ve sevgiye muhtaç olan yıllar geçmesine rağmen o acıyı, özlemi içinden atamayan hala bi yanı annesiyle kalmış sevgiye, ilgiye hasret Ömer’i gördüm. (Canım yaa, bu bölüm Ömer'i ne kadar sevsem az kalır gibi hissettim.) Ömer sevgi, ilgi isteğini hiç belli etmedi ya da dile dökmedi. Defne ona her adım attığında geri çevirememesinden, onun ağzından çıkan her itirafta sanki bilmiyormuş veya ilk defa duyuyormuş gibi etkilenmesinden, Defne onu kıskandığını belli ettiğinde çok mutlu olmasından ve hep Defne’nin sevgisinden emin olmak istemesinden anlıyordum; Defne’ye inanmaya, onun sevgisini hissetmeye ihtiyacı olduğunu. Ömer’i yumuşatacak, içini açacak ve özgürleştirecek tek şey "emin olduğu bu sevgi" bence. Defne’nin de artık gerçekten gelip kalması, sevmesi ve konuşması gerekmiyor mu? O geceyi yani 15 mart akşamını sonsuzluğun başlangıcı olarak kabul etsek? Defne de artık huzurla Ömer’in yanında olmayı, yaralarının sarılmasını hak etmiyor mu? Ediyor hem de nasıl!
Gelelim kısa kısa notlarıma;
● Defne’nin ışıkları açışı ve hep beklediğimiz dolmayı yapıp getirmesi o kadar değerli ki Ömer için. Yaşanan şey unutulabilir ama o an unutulamaz. Umarım oyun ortaya çıktığında Ömer bu iyi, güzel ve anlamlı anları hatırlar önce.
● Ömer’in de bu aşk için kendisini yavaş yavaş aşmak dışında bir şeyler yapmasını istiyorum. Mesela Defne’yi tanımaya çalışmasını, görmesini, yaralarını fark etmesini... Ayrıca ne olur Ömer artık mahalleye, Defne’lere gitsin. Biraz da Defne’nin hayatındaki Ömer’i görelim. Eminim oraya da çok yakışır.
● Ömer şu an Defne'nin gerginliklerine anlam veremiyor ama, işler karıştığında bence geçen seferki gibi Defne’nin aşkını sorgulamayacak. Bu defa o yarım bıraktığı “Bulacağım Defne” sözünü tamamlayacak. Bundan sonra ne olursa olsun, -yine bir ayrılık olsa da- Ömer bırakmayacak Defne’yi ve bu defa sorunu çözmeye çalışacak çünkü bilecek Defne’yi huzursuz eden ve kendi başına çözemediği bir sırrı var ve bunun sevgisiyle alakası yok bu defa.
● Gallo fragmanlardan anladığımız görüyor Ömer ve Defne’yi. Nedense buna pek sevinmedim çünkü Defne her şeyi anlattı Gallo’ya ve kendisi de Ömer’i de zor durumda bıraktı. Yanlış anlaşılmasın her ne kadar her hafta Ömer ve Gallo için bazı özel sahneler çekseler de (Ömer’in ensesinden huylandığı anladı sanırım Gallo ama neden böyle bir sahneye gerek duydular onu anlamadım.) Gallo’yu hala tehlike olarak görmüyorum. O, ilerde bir tehlike haline gelecekse eğer bu da Defne sayesinde olur diye düşünüyorum. İşte yaptığı hatalar, düşünmeden attığı adımlar Defne’yi ne hale düşürüyor. Benim en çok takıldığım ve üzüldüğüm mevzu bu. Yoksa Ömer’in Gallo’ya tavrı hep net.
Bir de Gallo açısından bakarsak; o fedakarlık yaptığı Defne için bir şeyler hissetmeye başladığı, söz verdiği adamı yarı yolda bıraktı ama Defne, Gallo’nun ve Ömer’in düştükleri durumu, yanlış anlamaları bildiği halde sustu. Gallo Ömer için, onun egosunu törpülemek için geldi dedik ama belki Defne için gelmiştir? (Çünkü ego törpülenmesi falan göremiyoruz. Gayet de Ömer’in egosuna hizmet eder bir şekilde davranıyor.) Bu oyunda, Defne’ye doğru dürüst akıl veren yok. Ömer’in geçmişindeki kişi olduğunu da öğrenince Gallo, belki Defne’ye daha da geç olmadan sırrı Ömer’e anlatması gerektiğini söyleyecektir. Çok mu iyi niyetliyim? Yoo bence değilim çünkü bize tanıtılan Gallo adeta bir melek. Böyle davransa gayet tarif edildiği gibi biri olduğunu düşüneceğim. Yine de aklımın bir kenarında hep anka kuşu mevzusu, enseden huylanma, gülüşüne sinir olma olayları bir yere bağlanacak gibi de kötü bir his var. ( Bu da içimdeki kötümser taraf )
● Sonunda Ömer ve Sude konuştu. Sude şımarık bir kız çocuğu gibi anne ve babasının Ömer’e olan ilgisini kıskanıyor. Bunu, anne ve babasının “kiralık aşk” oyununu planladıklarını bile bile sorun haline getirebiliyor üstelik. Ben de diyorum ki; Ömer bir abilik yapabilir ve ona değerli olan şeyleri hatırlatabilir. Onu görmezden gelerek ya da başaracağını biliyorum diyerek değil yanında olarak, değer vererek yapabilir sadece bunu. Tabii hırstan gözü dönmüş Sude bunu anlar ve görür mü bilmiyorum. Belki de hırsından eriyip kaybedip gerçek Sude’yi öyle bulması gerekiyordur. Ayrıca Ömer’e ettiği laflar hem ağırdı hem de zamanlaması çok manidardı. Affetmek zor olacak Sude’yi!
● İso “bizim masalımızda iyiler kazanır.” dedi. Evet, biz de biliyoruz bu masalın sonunda iyi olanlar kazanacak ama o gidecekleri yolda ne kadar iyi kalabilecekler, kimlerin canını yakacaklar ya da daha ne kadar başka yollara savrulacaklar bunlar da önemli değil mi? Daha fazla yaralanmadan, hırpalanmadan gidemiyor muyuz o mutlu sona? Kanadımız kırıla kırıla gitmeyelim, mutluluktan uçacak halimiz kalsın ama değil mi?
● Barış Arduç’a ayrı bir tebrikss. Resmen acı içime çöktü ormanda ağladığı sahnede. Seçilen şarkı ve onun oyunculuğu dizi bittikten sonra bile hala etkisini sürdürdü bende. Evde dönüp dolaşıp “kavaklar” şarkısını dinleyip o sahneyi hatırlıyorum. Acı düştüyse demek ki peşimize!
Evet, sevgili Kiralık Aşk izleyicileri, son cümlelere gelemeyen bir ben yapmışlar! Özetle diyorum ki; Ömer ve Defne olmak zor bu hikayede ama biz olmak da zor. Biz de en az Defne kadar yorulduk, üzüldük. Ömer gibi anlamlandıramadığımız bir sürü şey oldu ama artık şunu da biliyoruz, Ömer’in dediği gibi “Onlar çok fazla yol kat ettiler.” Bundan sonra yapılacak her şeyi, birbirlerini anlamaya ve beraber olmaya yönelik yapacaklarını düşünüyorum.
Temennim, Defne’nin daha fazla ezilmemesi ve Ömer’in de bu sevgi yüzünden olmayacak insanlar tarafından paramparça edilmemesidir. Oyun artık önemini yitirdi çünkü Neriman hariç kimse o noktada değil; Necmi, Sinan en önemlisi de Defne bu oyuna uymadığını gösterdi defalarca. Oyunun kendisi tehlikeli değil benim gözümde ama o kadar uzun süre saklanması, herkesin bilmesi ve Defne’nin sırrı biraz daha saklamak için yapabilecekleri, Ömer’i ve başkalarını mağdur edeceği yeni olaylar korkutuyor. Umarım daha umut ve sevgi dolu güzel bölümlerde görüşürüz. Herkesin ellerine sağlık…