Kısa bir süreliğine de olsa, iki ayrı karakteri canlandıran
Şükrü Özyıldız, rolünde gayet başarılı. Seyirci olarak, Mete ve Efe adında iki ayrı kişiden
rahatlıkla bahsedebiliyorum. Gerek annesiyle karşılıklı, gerek ikiziyle karşılaştığı, gerekse Nisan’a sevgi duyup çaresiz kaldığı anları çok iyi
yansıtmış. Duygusal sahnelerin altından çok güzel kalkmış. Başrolü
paylaştığı Aslı Enver ile gayet güzel bir uyum yakalamışlar.
Hakan Gerçek’i ekranda kötü karakter olarak izlemek büyük zevk.
Dizinin kötü adamı olarak şimdilik sıradan bir çıkar öyküsüne sahip gibi dursa da, Mazhar’la
ilişkileri, Mete ile Nisan’ın evliliğini desteklemesi, olayları başka yöne
götürebilir.
Kafamda bir diğer soru işareti bırakan kısım da, Efe’nin
annesinin vakti zamanındaki yasak ilişkisi Mazhar. Vicdan azabına dayanamayıp
karakolda itiraf ettiği sahne gerçekten heyecan vericiydi. Yakup’un eş zamanlı
olarak orada olması ve komiserin bizim kötü polis olması, rastlantının böylesi
dedirtse de, küçük bir teferruat olarak kaldı.
Kış Güneşi’nin 3.bölümü, hem çözümler hem yeni
sorularla, hikâyenin taşları oturtup "oyun başlasın" dediğinin sinyallerini
verdi. Efe, en karışık noktasında dâhil olduğu Mete’nin hayatında durumu nasıl
idare edecek diye sorarken, cevap dördüncü bölüm fragmanıyla geldi: Nisan’dan yardım
istemek.
Yan karakterlerin hikâyeye dahil olmasıyla konu gayet güzel bir
yol alır. Ana hikâyeyle çakışan Kadim’in hikâyesi, kızıydı, karısıydı derken,
güzel bir çatışma çıkacak gibi… Efe’nin kız kardeşi ve arkadaşına, çift olmak
dışında bir misyon da yüklenirse seyir keyfi yükselecektir. Hatta, bu noktada bahsi
arttırıyorum ve ilerleyen zamanlarda hikâyenin Ezel havasına bürüneceğini iddia
ediyorum.
Sonradan başlayacaklar için konu biraz karışık gibi görünse de,
standart dizi senaryolarından bunalan bünyelere ilaç gibi gelecek Kış Güneşi'nin önümüzdeki hafta reyting listesinde iyi bir sonuç almasını dileklerim.
İyi seyirler!