Elçin Sangu, Glamour Türkiye'nin ilk sayısında: Fazlasıyla güzel!

İLK OYUNCAĞI
İlk oyuncağını hatırlayıp hatırlamadığını soruyorum. Ve o oyuncağın, hayal dünyasını şekillendirmesine bir katkısı var mıydı merak ediyorum. Önce gülüyor. Soruların nispeten kolay yerden geldiğini düşündüğünü anlıyorum. “İlk oyuncağım arabaydı. Ama benim inisiyatifim dışında gelişti; babam almıştı. Uzaktan kumandalı bir araba. O zamanlar tepki veren bebekler yeni çıkmıştı. Ağlayan, konuşan, zaman zaman altını ıslatan. Ben onlardan birini istiyordum. O yıllarda da sadece yurtdışında satılıyordu. Bir dönem arabayla idare etmiştim ama babam ne yapıp edip o bebekten bulmuştu. Hayal dünyamı geliştirdiğini düşünürüm hep.

Bu yüzden hâlâ oyuncak biriktiririm. Evde; Star Wars, Ironman ve birçok başka süper kahramanların olduğu bir oyuncak köşem bile var.” Peki, o ilk araba veya ağlayan bebek nerede çok merak ediyorum. Çünkü obje tutkunlarının en belirgin özellikleri, o objelerden kopamamaları. “Eskiden atamıyordum, kopamıyordum ama artık bu konuda daha esneğim. İlk oyuncaklarım benimle değil çünkü annem saklıyor,” diyor. Obje düşkünlüğü olanların birçoğu kalem ve defter biriktirir derler. Bu onun için de geçerliymiş. “Yaşım ilerledikçe defter ve kalem de biriktirmeye başladım. Yazı yeteneğim yok; olmasını çok isterdim ama. Boş boş duruyor o defterler. Günün birinde bir şeyler yazmayı çok isterim ama. Senaryo yazmak isterim mesela. İleride bir filmim olsa fena mı olur?” diyor.

 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER