İLK OYUNCAĞI
İlk oyuncağını hatırlayıp hatırlamadığını soruyorum. Ve o
oyuncağın, hayal dünyasını şekillendirmesine bir katkısı var mıydı merak
ediyorum. Önce gülüyor. Soruların nispeten kolay yerden geldiğini
düşündüğünü anlıyorum. “İlk oyuncağım arabaydı. Ama benim inisiyatifim
dışında gelişti; babam almıştı. Uzaktan kumandalı bir araba. O zamanlar
tepki veren bebekler yeni çıkmıştı. Ağlayan, konuşan, zaman zaman altını
ıslatan. Ben onlardan birini istiyordum. O yıllarda da sadece
yurtdışında satılıyordu. Bir dönem arabayla idare etmiştim ama babam ne
yapıp edip o bebekten bulmuştu. Hayal dünyamı geliştirdiğini düşünürüm
hep.
Bu yüzden hâlâ oyuncak biriktiririm. Evde; Star Wars,
Ironman ve birçok başka süper kahramanların olduğu bir oyuncak köşem
bile var.” Peki, o ilk araba veya ağlayan bebek nerede çok merak
ediyorum. Çünkü obje tutkunlarının en belirgin özellikleri, o objelerden
kopamamaları. “Eskiden atamıyordum, kopamıyordum ama artık bu konuda
daha esneğim. İlk oyuncaklarım benimle değil çünkü annem saklıyor,”
diyor. Obje düşkünlüğü olanların birçoğu kalem ve defter biriktirir
derler. Bu onun için de geçerliymiş. “Yaşım ilerledikçe defter ve kalem
de biriktirmeye başladım. Yazı yeteneğim yok; olmasını çok isterdim ama.
Boş boş duruyor o defterler. Günün birinde bir şeyler yazmayı çok
isterim ama. Senaryo yazmak isterim mesela. İleride bir filmim olsa fena
mı olur?” diyor.
Yazı devam ediyor...