Kiralık Aşk: Ya biz Simurg oluyorsak?

Defne en başından beri "bu benim hikayem, benim mucizem" diye başlayıp bizi de peşinden sürüklemişti.  Ömer'in soğuk bir kış gecesi bankta  "güvenmiyorum" sözüyle her şey bitti diye düşünürken Defne pes etmeyip mucizeye yeniden başlamıştı. Hikayede zaten ne  zaman bitti desek Simurg'u andıran ateş kızılı saçlarıyla Defne yeniden küllerinden doğup karşımıza geliyordu. Defne, Bademli sahilinde gökyüzüne bakıp "Ya biz birer yıldızsak" diye düşüne dursun, biz onun Simurg olma hikayesini dinliyoruz kendi bile farkına varmadan. Geçmişe gittiğimiz 30. bölümle hayatımıza giren 30 kuş anlamındaki Simurg sanki gelecekte Defne'nin uğrayacağı yedi durağı anlatır gibidir.

Defne'ye desek ki anlatsana şu hikayeyi bize anlayacağımız dilden tane tane, o da dile gelip anlatsa bize en baştan şöyle derdi bizlere: "Simurg Ömer'in elinde ortaya çıkar çıkmaz istek vadisinde bulduk kendimizi. Birimiz anne babasını kaybetti, birimiz terk edildi bu kadar kötü olaylar yaşayıp yaşama tutunmak adına bir şey istedik; birimiz Simurg, birimiz de elinde tuttuğu Simurg'un canlanmasını. Kah yağmurlu bir günde, kah dolmuş duraklarında bu istek göz kırpıyordu yavaş yavaş bize.

Manu'daki karşılaşmayla isteğimize kavuşup aşk denizine doğru yola koyulduk. Kimi zaman gelgitlerimiz, yanlış anlaşılmalarımız oldu ama sonunda aşık olduk birbirimize. Aşkı doya doya yaşadık. Kim bilir, güle aşkını hatırlayıp aşk vadisinde kalan bülbül gibi Sinan da Defne'ye değil aşık olmayı sevdiği için bu durakta kaldı. Ama ulaşılması gereken bir hedef aşılması gereken yollar vardı. Aşkın en güzel yerinde bir anda "ayrılık deniz"inde bulduk kendimizi. Göklerde havalanan kartal gibiyken yerin en dibinde bulduk bedenimizi.

Tüylerini bahane eden papağan gibi İso ile kültür farklarını bahane ederek kalbini kırıp ayrıldığı Yasemin'i de kim bilir  bu durakta bıraktık. Yol uzundu. Ayrı olsak da yetinmeyi bilmemiz gerektiğini öğrenmemiz gerekiyordu. O güzel günler yaşanmıştı ya, "bu bile yeter" deme zamanıydı. Ama yine vazgeçmedik kanat çırpmaya devam ettik. Kıskançlık gölünde boğulmamak için kulaç atıp durduk. Kah dövmeleri, kah mavi gözleri kıskandık ama pes etmedik.

Hırsımıza yenik düşecek gibi olduk. Hırs ovasında bazen gözümüzü öyle bir hırs bürüdü ki günü geldi davranışlarımızla, günü geldi sözlerimizle kalp kırdık. Yolculuğun şimdi yeni durağındayız. Yeni durağımız şaşkınlık vadisi. Bizi ne bekliyor yaşayıp göreceğiz. Bunu yaparken de yaralanacağız, kendimiz olmaktan çıkacağız, hayretler içinde kalacağız. Pes etmeden son durağa kadar varacağız umudumuzu ve sabrımızı kaybetmeden"

Kim bilir belki aradığımız simurg hikayesi budur.. Defne anlattıkça biz de öğreneceğiz ve hep onun hikayesini dinleyeceğiz. Bu yolda ona eşlik edecekler olacak; kimisini duraklarına kimisini de Kaf Dağı'na taşıyacak. Biz de sabırla ve umutlu onun hikayesinin en yakın tanığı olacağız.

Gerçi tabloya aksesuar diyen Meriç Acemi'nin bu simurg yorumuma da karga demesinden korkmuyor değilim. İster aksesuar, ister karga bu hikayeyi izlemek kendi adıma inanılmaz güzel. 


Hayallerle kalın....

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER