“Köle olarak 100 yıl yaşamaktansa özgür bir insan olarak bir gün yaşamayı tercih ederim."
İsmimiz bazen kaderimiz olur. Malala’nın öyküsü de böyle başlıyor işte. Afganistan-İngiltere savaşı sırasında cepheden kaçan askerleri cesaretlendirmek için bir tepeye çıkıp onlara konuşma yapan, askerlerin geri dönüp savaşmaya devam etmesini sağlayan ve ne yazık ki aynı cephede vurularak hayatını kaybeden Malalai’nin efsane gibi dilden dile dolaşan gözüpekliğinden etkilenen Ziauddin Yousafzai kızının adını Malala koyar. Kendisi de bir eğitimci ve aktivist olan Yousafzai baskıcı bir baba olmak yerine sevgi ve şefkatle büyüttüğü kızı Malala’nın iyi bir eğitim almasını ister.
Belgeselde “Böyle bir ailem olmasaydı şimdi iki çocuk annesi bir kadın olurdum” diyen Malala ülkesindeki kız çocuklarının ve kadınların yaşadığı baskıları, eğitimden ve daha birçok haktan mahrum kaldığını bilerek büyür. 2009 yılından itibaren güvenlik nedeniyle sahte bir isim kullanarak BBC için bir blog yazmaya ve Taliban işgalindeki Pakistan’da yaşamın nasıl olduğunu anlatmaya başlar. Taliban baskısını arttıkça okullar hedef alınmaya başlar ve 400’den fazla okul bombalanarak yok edilir. Her şeye rağmen okulundan ve eğitim hakkından vazgeçmek istemeyen Malala sesini yükseltmeye devam eder ve 2012 yılında bir gün Taliban militanları tarafından başından vurulur.
Hikâyenin baskı ve zulümle dolu başlangıcı ne kadar kötüyse mücadele ve umutla dolu devamı o kadar güzel. Ailesiyle birlikte İngiltere’ye taşınan ve mucizevi bir şekilde sağlığına tekrar kavuşan Malala bir okula kavuşmakla kalmaz bu uğurda savaş veren bir aktiviste dönüşür. Yaşadığı zor ama ilham veren hikâye bütün dünyanın ilgisini çeker. Malala’nın hayatının ve belgeselin geri kalan kısmında dünyanın dört bir yanına yapılan yolculuklar, dünya liderleriyle buluşmalar görürüz. Vurulmasından sonra yaşadığı fiziksel sıkıntılara rağmen ne kalabalık toplulukların önüne çıkıp konuşmaktan çekinir Malala ne de Amerika’nın başkanı Obama’ya cesur sorular sormaktan.
Malala’nın yolculuklarına eşlik ederken Kenya’daki okulsuz kızları, Boko Haram örgütü tarafından kaçırılan 100 tane kızı, Suriye’deki savaş yüzünden hem evsiz hem de okulsuz kalmış çocukları görürüz. Kazandığı toplumsal desteği bu çocukların eğitim hakkına kavuşması için burs toplamakta kullanan Malala’nın Davis Guggenheim tarafından çekilen belgeseli bu muhteşem hayatta kalma savaşını ve küçücük bir kızın kocaman bir kahramana dönüşmesini hem geçmişin acılı günlerine pencere açarak hem de Malala’nın İngiltere’deki yeni ve mutlu hayatından kesitler sunarak çok başarılı bir şekilde aktarıyor seyirciye.
Bazen bir film izlemek sadece bir film izlemekten fazlası demek.
Benim Adım Malala belgeselini izleyip
sitesini ziyaret edin.
Bir tek kişi bile çok şeyi değiştirebiliyor; Malala’nın yolculuğu da bunun kanıtı zaten. Kızlara ses verin. Çünkü: “Tek bir ses değilim, benden çok var. Seslerimiz en kuvvetli silahlarımız.” - Malala Yousafzai