Bir Garip Aşk: Dikkat, Bollywood televizyonumuzu işgal ediyor!

Bir Garip Aşk: Dikkat, Bollywood televizyonumuzu işgal ediyor!
Peri masallarına büyükannemizin sandığında naftalin kokusu bulaşmışken... Aşk ayaklarımızın dibinden esip giden rüzgar hâline gelmişken... Günümüz ilişkilerinde başlamak bitirmenin yarısı olmuşken...

O da ne?

Bir yaz bahçesi serinliğinde bir dizi, duygusuz yaşamlarımızın orta yerine düşüverdi. Hafta içi, her gün Kanal 7 ekranlarında yayınlanan Bir Garip Aşk'tan bahsediyorum. Bugünlerde ondan bahsetmeyen birine rastlamak, çölde kutup ayısına rastlamak kadar zor. Yapımcılığını 4 Lions Films'in üstlendiği Bir Garip Aşk dizisinin yönetmen koltuğunu ArshadKhan ve Lalit Mohan paylaşıyor. Dizi, Jane Austen'ın Gurur ve Önyargı isimli unutulmaz romanına saygı duruşunda bulunan onlarca yapımdan biri. Peki Türkiye'de neden bu kadar çok sevildi?

Bir Garip Aşk, özünde Ksushi (Sanaya Irani) ve Arnav'ın (Barun Sobti) sahiden de 'garip' olan aşkının öyküsü... Ksushi; kendi halinde, ailesine bağlı ve duygularıyla hareket eden bir genç kadın. Arnav tüm duyguları fiyat etiketi ile algılayan ve kalbini mühürleyip hırslarını zırhı haline getiren bir adam. Ksushi ve Arnav'ın aşkını ilginç kılan şey ise tam da bu noktada başlıyor. Arnav, duygulara hükmedilebileceğini kanıtlamak için Ksushi'nin sınırlarını ihlal ediyor. Ksushi ise Arnav'ın zorlu hamlelerine ilkeleri ve duygularıyla ışık tutmaya çalışıyor. İşleri gerçekten çok zor...

Bollywood yıllardır erdem, düşmanlık, dans, kardeşlik ve aşk ekseninde yapımları görücüye çıkarıyor. Kaçma kovalamacalar, tam kavuşma anında başlatılan danslar ve mekan ayrımı yapmaksızın esen rüzgar... Bu kavramlar Hint yapımlarını bütünüyle anlatmaya yetmese de, akılda kıvılcımlar yaratıyor.  Hint sinemasında en duygusal anda bile başlayan göbek atmalara ve boyun kırmalara aşinayız. Coğrafi anlamda aramızdaki uzaklık epeyce çok olsa da, insani değerlerimiz ve belki de onların duygulara bakış açısı bizi cezbediyor.


Selam, merhaba, güle güle HIH!

Bir Garip Aşk, derdini oldukça yalın ve klişe biçimde anlatıyor. Öylesine klişe ki, bir değil sekiz adım sonrasını tahmin etmek bile kolay. Dizide birbirinden farklı dinamikler mevcut. Şüphesiz ki Manorama Raizada karakterine hayat veren Utkarsha Naik bunların en tatlı olanı! Her repliğinin öncesine bir adet ''Selam, merhaba, güle güle!'' iliştiren Manorama, kısa sürede fenomen haline gelmeyi başardı. Bazen kendinizi bu repliği dillendirirken ya da duygusal anınızda Rabba Ve şarkısını mırıldanırken buluyorsanız, korkmayın. Duyguları damardan vermeyi iyi biliyorlar. Eh, damara karışan ilacın ufak yan etkileri olacak elbette.

Hint kültürünün etkilerinden olsa gerek, duygusal yakınlaşmalar bakışmalarla sınırlı kalıyor. Fakat başrolleri paylaşan Sanaya Irani ve Barun Sobti'nin hakkını vermek gerek. Sanki birbirlerine bakmıyorlar da, dipsiz bir kuyuya soluksuz atlıyorlar. Etnik kostümler ve geleneksel Hint teması dizide etkisini oldukça hissettiriyor. Ülkemizde saat 16:00'da yayınlanan dizi, üç kuşağa birden hitap edebilme becerisine sahip. Büyükanneler geçmişlerini hatırlatan o saf aşka, yetişkin hanımlar akşam yemeğini hazırlarken vakit geçirmeye ve gençler de ''Acaba neymiş bu kadar heyecanlı olan?'' sorusunun merakına karşı koyamıyor.

Dizinin yayın saati, izleyicinin alternatifsiz kaldığı vakitlere can suyu gibi yetişiyor. Günün telaşına mola vermek isteyenler, özellikle ev kadınları, Bir Garip Aşk alışılmış ama aynı zamanda da unutulmuş romantizminde buluşuyor. Yine de Bir Garip Aşk'ın seyirci kitlesini kategorize etmek zor. Mahalle bakkalımızın heyecanla diziyi izlerken elindeki gazoz şişesini düşürüp kırdığını gördüğümden beri...
Bir Garip Aşk, ülkesi Hindistan'da tam 12 sezon yayınlanmış. Bölüm sürelerinin 20 dakikadan oluştuğu düşünülürse, bu makul bir durum. Tabii bizdeki uzun dizi sürelerine kazanılmış bağışıklık neticesinde, her gün birden fazla bölüm birleştirilerek yayınlanıyor.

Tanrı'nın böylesi aşk mucizeleri yarattığına inanıyorsanız, şeytanın da birkaç numarası olduğunu bilmelisiniz. Her yerde olduğu gibi, bu dizide de şeytanlar fink atıyor. Ülkemiz insanları ise, hasret kaldığı aşkın karşısına dikilen şeytanlara epeyce söverek deşarj oluyor. Bu deşarjın etkisi, Manorama'nın neşesi, Arnav'ın yavaşça kırılan buzları ve Ksushi'nin buğulu bakışları Türk seyircisini çoktan kuşattı.

Çok klişe, çok tahmin edilebilir, çok eğlenceli, çok aynı, çok nostaljik, çok duygulu, kısacası çok masal... Fakat belki de acının her daim fazlaca gerçek hissedildiği ülkemizde, masalları hatırlamaya ihtiyaç vardır.

Güzel günler.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER