Son sahne…Yani ben
son zamanlarda bu kadar gerilmedim. İnanın, Defne seslendikten sonra Ömer’in
suratı değişti ya. Endişe, korku, mutluluk hepsini yüzünde, gözlerinde gördüm
ama ben uzun zaman atamadım o gerginliği üzerimden. Terk edilmek Ömer’de travma
olmuştu (bizde de olmuşsa demek ki) ve Defne‘nin yine ve yine onu terk etmiş
olma ihtimali onu yıkmıştı. Kimse de Ömer’e haksız diyemez. Defne gitmiş de
olabilirdi malum kendi dediği gibi sağı solu belli değil.
Ömer, ne kadar
temkinli sevse de alışmıştı Defne’nin evdeki varlığına. Defne, bu defa Ömer’e kesin olarak “geldim ve
gitmeyeceğim" dememişti. Sadece "İnan
bana, halledeceğim" demişti. Ömer her ne kadar Defne’ye inanmadığını sansa da,
Defne’nin kendisini yine terk edebileceğini ve buna hazır olduğunu düşünse de, son
sahnede o da biz de gördük ki Ömer hazır değil ve Defne’ye fark etmese de
güveniyor, inanıyor. Tabii o travmayı atlatmak zor olsa gerek. Ömer, kendisi
için son derece önemli ve anlamlı olan, annesinin daha gençken kendisine veda
ettiği (en hassas yerde terk edilmesi ayrı bir travma oldu.) o yere, ilk defa Defne’yi götürmüştü ve herkesin
bildiği o soğuk Ömer olarak değil sadece Defne’nin bildiği o haliyle oradaydı
Ömer. Kalbinin tüm kapılarını açtığı, en kendi gibi olduğu o zamanda, o kadar
açık ve sevgi doluyken terk edilişi ve sonrasında geliş gidişler, gizlenen
şeyler onu temkinli seven bu Ömer’e dönüştürmüştü. Ömer’deki o korkuyu, sevgiyi
çok net bir şekilde gördük son sahnede. Ömer’im neden böyle olduğunu, bence o
kısa sahne bize çok güzel anlattı. O sarılmalar kavuşmalar artık kötü
olaylardan dolayı değil mutluluklardan dolayı olsun. Amin.
Ayrıca şunu da
söylemek isterim; o kadar yalanlar söylemiş ve kendisini yıkabilecek sırrı olan
bir insanı yanında tutabilecek, her şekilde kabul edecek bir insan yok gibi.
Ömer kendini fazlasıyla aşıyor Defne için. Ömer; hem evini, hem kendini
değiştiriyor sadece Defne hayatının içinde kalsın, gitmesin diye. Bunu da
bilerek isteyerek değil belki de yaşayarak, öğrenerek yapıyor. Şikayet etmeden
arada zorlansa da her şeyi ona benzesin istiyor.( bakınız ev. Kim alıyor o
eşyaları? Aklıma takılmadı değil.) Ömer’in kendi değişimi bu sırrı bulma
durumunda dolayı yavaş yavaş olacak. Önceden sadece kriz zamanlarında Ömer’e
yanaşan bir Defne vardı. Sanırım şimdi de kriz zamanlarında (aşırı duygu
yoğunluğu) Defne’ye yanaşan bir Ömer göreceğiz. Bunlar aynı şeyleri sırayla
yaşıyorlar ya! :)
● Ömer kendisinden
tavizler vermeye doyamıyordu sayın seyirciler. Egosuyla tanınan Ömer iplikçimiz
söz konusu çalışanları olunca kendisine nasıl anlatacağını bilmediği durumu
yaşamayı seçti. Ona da böyle davranmak yakışırdı tabii ki. Onu, Ömer İplikçi
yapan da buydu. Adaletli ve dik duruşu. Ve Tranba’ya koleksiyon hazırlamak,
ondan para almak ve onun tarafından ezilmek(Deniz’in yaptığını düşündüğü) o dik
duruşu, dik duruş yapan şeylerdir. Bir gram eksiltmemiştir ondan.
● Ömer en alttan,
Sadri ustanın yanında başladığı için öğrenmeye bu işi, ben arada istiyordum
Ömer’in çalışanlarıyla arasındaki bağı görmeyi. Passionis’te Ömer ve Sinan
kadar emeği olan, Ömer’in hayalini kurup çizdiği o ayakkabıları üreten o
insanlarla Ömer’in böyle bir ilişkisinin olması tam da beklediğimiz ve Ömer’e
yakışacak bir durumdu. Her ne kadar ofistekilere ve Şükrü abiye mesafeli dursa
da (patron olmak bunu gerektirir.) hep bir bağı olması çalışanlarıyla, onlara
kıymet verip böyle bir sorumluluğu alması çok güzeldi. Ömer’in patronluğunun ve
insanlığının altının bu şekilde doldurulması çok dokunaklı ve sahiciydi. Yahu
ayrıca bir insan her yere, her duruma yakışır mı? Ömer’i sevmelere doyamıyoruz!
● Koray’a o kadar
güldüm ki bu bölüm. Az sahnesi vardı ama Ömer’in odasındaki o hali o kadar
komik ve son sahnesi( gözlük ve şemsiyeli hali) o kadar absürttü ki kahkaha
attım resmen. Allah Koray’ı ennn sevdiği çikolatayı yemekten, beğendiği
ayakkabının iki renginden almaktan mahrum etmesin. Merak etme Koray, sen o çikolatayı ye diye dul kalma diye söz o
şirketi batırtmayacağız.
● Yasemin ve Sinan
şahaneler. Bayılıyorum kendilerine, aralarındaki şeye. Keyifle takip edeceğiz.
● Fragmanda, Defne’nin
Ömer’e “Biz zaten ilişkide hep senin istediğini yaşıyoruz.” demesinden
bahsetmek istiyorum. Tamam, hep Ömer’in hayatındaki Defne ve Ömer’i izliyoruz. Bu,
aslında işten dolayı da böyle biraz. Biz de bu değişsin istiyoruz. Farklı
mekanlarda, farklı fonlarda ikisinin de çok iyi olmadığı ve beraber tecrübe
edecekleri başka şeyleri yaparken de görmek istiyoruz onları ama yine de Defne
tam olarak bu sözü söyleyemez çünkü bırakıp giden, Ömer her adım attığında geri
çekilen sonra bir motivasyonla istediği zaman Ömer’e gelen hep Defne’ydi. Yani ilişkinin
sınırlarını Defne belirliyor. Eğer Ömer’in istediklerini yaşasaydınız çok başka
olurdu Defne’ciğim.
Son olarak herkesin
ellerine sağlık. İlla romantik olmasına gerek yok beraber vakit geçiren,
konuşan, farklı şeyler yapan bir adet Defne ve Ömer’in olduğu, Yasemin ve
Sinan’ın aynı şekilde devam ettiği güzel bölümler görmek dileğiyle. Ömer daha
fazla gülsün, Koray daha fazla olsun please!