Kiralık Aşk: Ömer’in sevgisi, korkusu, değişimi…

Kiralık Aşk: Ömer’in sevgisi, korkusu, değişimi…
Sevgili Kiralıkçılar, Ömer’in az da olsa güldüğü ve Defne’nin yine fazlasıyla! kendisi gibi olduğu bir bölüm izledik. Heyecanlı, komik, sevgi dolu güzel bir bölümdü. Öncelikle herkesin ellerine sağlık.

Bu bölüm, Ömer istemediği bir durumun içine düştü ve başkaları için fedakarlıkta bulunup kendinden taviz verdi. Yani Ömer, bölümler önce Defne’ye çok kızdığımız şeyin bir benzerini yaptı. Tek farkı, Ömer durumu lehine çevirmeyi bildi yani Defne’nin tersine golü kendi kalesine değil, Deniz’in kalesine attı gayet şık bir şekilde ve şimdilik galip durumda. Ömer’in böyle bir yol izlemesi hem aklından hem tecrübesinden kaynaklanıyor tabii ki. O zor durumda, Defne’nin aynısını düşünmesini bekleyemezdik. Sabretmek, bir şeyin üzerine uzun uzun düşünmek ve sonuçlarını hesap etmek pek Defne’ye göre şeyler değil.

Evet, çözüm bulmak için ikisi de istemedikleri şeyleri seçtiler. Yaptıkları aynı gibi görünebilir. Yani insan zor durumda olunca bazı istemediği yollara sapabilirdi. Bu yolda, Defne Ömer’in yanında oldu. Ömer onu terk etmişti ama şu var; Defne olayında Ömer’in takıldığı tam olarak Tranba olayı değildi. Zaten Ömer bir yere kadar Defne’nin tasarımı satmasına "tamam" demişti. Onun en çok takıldığı şey Defne’nin yalanlar söyleyip kendinden sürekli bir şey gizlemesiydi. Yine de bu sahnelerde, Defne’nin durumunu az çok anlamış Ömer görmek isterdim. Defne’nin yanındayken değil ama kendi başınayken bunu düşünüp anlamaya çalışabilirdi. Yani ne olmuştu da Defne bu kadar zor duruma düşüp Deniz’in teklifini kabul etmişti? Kendine değil belki (çünkü pek kendi açısından düşünmedi Defne) Ömer’e ne diyeceğini bile hesap etmeden ne uğruna Defne böyle bir çıkış yolu seçmişti? Belki sonrasında anlayacak veya düşünecektir Ömer. Şuan kafası bir sürü şeyden dolayı karışık. Biri Ömer’in üzerine huzur, mutluluk atsın ya. Kafa karışıklığını, sıkıntıyı stresi alsın artık.

Evettt, beraber yaşamaya başlayan Defne ve Ömer. Yaşam tarzı olarak o kadar farklılar ki... Beraber yaşamaya başladıklarında bunu daha net gördüm. Ömer’in evlenme teklifinin ne kadar erken olduğunu biliyorduk, hep söylüyorduk ama bu bölüm daha net görmüş olduk. Onlar hep acılarla bir araya gelip, özlem duydukları için ya da hayatlarında eksik olan şeyleri tamamlayabilmek için beraberlerdi ya da beraber olmak istemişlerdi. Ortak yaralara sahip oldukları için birbirlerine merhem olmak istedikçe birbirlerine yeni yaralar açmış ama yine de birbirlerine iyi gelebilmiş, uzak kalamamışlardı. İş dışında da birbirlerini tanıyabilecekleri bir şey yaşamamışlardı pek ve beraberken nasıllar (yine iş dışında) bilmiyorlardı.(Biz de bilmiyorduk) Bu bölüm bence o anlamda gerçekçi bir bölümdü de. Bundan önce sadece zor günlerde ya da iş için beraber olan Ömer ve Defne artık “normal” gündelik bir hayatı paylaşmaya başlamışlardı. Şimdi birbirlerini daha iyi tanıyıp anlayıp birbirlerine uyum sağlayabilirlerdi.

Ama nasıl? Ömer bölüm boyunca iş yüzünden sıkıntıdaydı. Kendi başına yaşamaya alışmış olduğu için eski alışkanlıklarına devam etmeye çalışıyordu. Yalnız yaşayan biri için alışkanlıklarından vazgeçmek, bazı şeyleri esnetmek zordur. Defne de vur dedik öldürdü maşallah. Aslında bölümde yer yer ben bile Defne’ye “Arada sussan, biraz rahat bıraksan Ömer’i ya da sen de kendi işinle, tasarımınla ilgilensen ne güzel olur.”  diye söylenmedim değil. Defne, Ömer’in hayatına direkt daldı ve dinlediği müzikten içtiği kahveye karışıp çalışma alanına bile sızdı. Ömer, henüz bu durumu tam kavramış değil sanki. Defne ne derse tamam diyor. Defne’nin bu halleri ona her durumda sevimli geliyor sanırım. Bu konuda belki ilerde bir çatışma olur diye düşünüyorum. Birbirlerini yadırgamaları, alışmaya çalışmaları ama bazı yönlerine alışamamaları çok normal. Bu süreçleri de izlemek gayet iyi olacak. Çünkü ancak bu şekilde gerçekten tanıyıp, yine her durumda sevebilirlerdi birbirlerini.

Birine "Benimle kal. Hep beraber yaşayalım.” demek kolay ama bunu pratikte başarmak zordur özellikle Ömer gibi biri için üstelik kendisiyle yaşayış biçimi olarak hiç uyuşmayan biriyle bunu başarmak daha da zordur. Bu alışma süreci;  Defne’nin dokunuşları  (orantılı) ve renkleriyle, Ömer’in rutinlerinden ödün vermesi, daha rahat ve daha paylaşımcı bir insan olmasıyla tamamlanacak. Peki, Defne için ne olacak nasıl olacak bu süreç? Sadece naçizane şunu söylemek isterim daha önce de demiştim. Defne’nin bu hikayedeki rolü; anaç olması, her zor durumda Ömer’in yanında olmaya çalışması ve ona destek olması evet, fakat Defne’nin bir ortası yok mu? Yani ya iş yüzünden egosu tavan yapan, sevgisiz, atarlı Defne ya da işi hiç düşünmeyen tek derdi “Ömer iyi olsun” olan Defne.

Ben istiyorum ki; Defne kendi başına da istediklerini yapsın, bir şeyler okusun, illa her şeyi Ömer’le yapmasın yani. Defne’nin Ömer’in yanında olup ona destek olması güzel tabii. Tranba olayında ve öncesinde nefes almak için yanına gelen Ömer’e destek olması, onu güldürmeye çalışması tam sevdiğimiz Defne’lik hareketler ama evde, anne gibi her yediğine içtiğine karışması ve Ömer’i sürekli yemeğe ve içeceğe boğmaya çalışması yeterli değil Defne için. Ömer o kadar çalışırken Defne, yine yanında olup destek olabilirdi Ömer’e ve sonrasında yapacak bir şey bulamayınca da kendini evi temizlemeye değil de başka şeylere adayabilirdi. Neyse eski haline göre bu Defne’yi öpüp başımıza koymamız ve Ömer gibi onu her haliyle sevmemiz lazım sanırım.


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER