Her zaman diyorum ki Kiralık Aşk’a
bir bütün olarak bakmak ve öyle değerlendirmek lazım. Evet, ön planda Ömer’le
Defne ve onların sıcacık aşkı var, ama geride o kadar çok şey oluyor ki. Bu
olan şeylerin hepsi de bizi hikayenin merkezine götürüyor aslında. Yaşanan her
şey bir bütünün parçası ve hepsinin de bir nedeni var. Sonrasında hep birlikte
göreceğimiz bir neden. Hikayenin bağlanacağı nokta...
Son zamanlarda izlediğim en en harika
bölümdü bu bölüm. Çoğu
Kiralık Aşk bölümünde olduğu gibi yine ağladım, yine
güldüm, yine mutlu oldum, yine sinirlendim. İzleyiciye bu duyguların hepsini
yaşatabilmek eşsiz bir şey aslında ve çok da zor. O yüzden ekibe şapka
çıkarmaya buradan başlayayım:)
Passionis’in düştüğü zor durum
sayesinde başka bir Ömer tanıdık bu bölüm. Şimdiye kadar üretimde hiç
görmediğimiz Ömer, meğer ne hakikatli bir patronmuş. Her çalışanın sorunuyla
tek tek ilgilenmiş; hepsinin hayatlarına ucundan kıyısından mutlaka dokunmuş. O
yüzden de çok sevilen ve saygı duyulan bir patron zaten… Şirketteki
çalışanların sergilediği tavır ne yalan söyleyeyim beni ağlattı. Ee ne demişler
“hakikatli yöneticilerin hakikatli çalışanları olur.” (Tamamen benim uydurmam.
Atasözü filan değil^^). Belki buradan da ders alması gerekenler payına düşeni
alır.
Biz, duruma hemen atlayıp kendine pay
çıkarmaya çalışan Deniz Tranba’ya saydırırken, hikaye her zaman olduğu gibi
kendi içinde verdiği cevaplarla bizi olacaklara hazırlıyordu aslında. Eymen’in
dersinin konusu “elastikiyet"ti. Neymiş elastikiyet? Eymen anlatsın: “Çok
istediğiniz bir şeyi almak için hiç istemediğiniz bir şey yaşamak zorundasınız.
Akıllı olan istediğini almak için istemediği şeyi bir süreliğine de olsa
yaşamayı seçer, ama daha akıllı olan istemediği şeyi tam da istediği şey haline
çevirir. İşte buna hayatta kalmak deniyor.”
E, bizim Ömüş'ümüze de daha akıllı
olmalar yakışır. Türkiye’de tek olan o işlemeciyle olan diyalog boşuna değildi
tabii ki. Deniz’le görüşmesindeki o sinsi gülüşler de Ömer’in zaten her şeyi
planladığının göstergesiydi. Bir de yeni bir atasözü öğrendik. Yeri gelmişken
paylaşayım. "Ayyar tilki art ayağından tutulur.", "İşini hile ile yürütmekte olan kişi, bir zaman gelir ki
kurnazlığını kullanamaz; yakayı eleverir” demekmiş.
Deniz tabii ki hamlelerini burada
bırakmayacak. Mutlaka kuyuları kazmaya devam edecektir. Benim bildiğim tek bir
şey var. Bizim hikayemizde iyiler her zaman kazanır. O yüzden Deniz kötülük
yapmaya devam edecek, ama karşısında da hiçbir zaman pes etmeyen insanları
bulacak. Zaten konuk oyuncu kendisi. Umarım, misafirliği kısa bir süre sonra
sonlanır. Yine de biraz daha kalacak bence diyeyim.
Ben bu Sinan’la Yasemin’i çok sevdim.
Başta ne kadar ön yargıyla yaklaşsam da onları sevimli bulmaktan kendimi
alamıyorum. İso’nun söylediği o ağır laf bile bu çifte sevgiyle bakmama engel
olamadı maalesef. Asansördeki kavgaları, onları izleyen insanlara verdikleri
tepki… O taraftan da harika bir hikaye yürüyor. Merakla bekliyorum.
Aynı şekilde Sude ve Eymen ilişkisi
için de daha her şey yeni başlıyor diye düşünüyorum. Zaten bundan önceki
yazılarımda da bahsetmiştim. Sude Eymen’e gitgide bağlanıyor. Bu hikaye de bizi
çok güzel yerlere götürecek bence. Gitgide değişen ve iyileşen bir Sude
izleyeceğiz, ama bütün bunların öncesinde sanırım Yasemin ve Sinan’la bir
hesaplaşması olacaktır. Neler yaşanacak hep beraber göreceğiz.
İz’imiz gitti. Ömer’le hayal ettiği
konuşmayı yapamadan gitmek zorunda kaldı. Haline üzülsem de olması gereken oldu
diyelim. Yolu açık olsun.
Koray sen nasıl bir insansın ya? En
üzücü konuyu bile kahkaha atacak bir olaya dönüştürüyorsun. Bu nasıl bir
yetenektir? Senin gibi insanlara gerçek hayatta da çok ihtiyacımız var aslında.
Sen çok yaşa e mi!
Yazı devam ediyor...