Su, su gibi bir genç kız. Hayat dolu, neşeli, canlı, muzip, eğlenceli, hazırcevap ve akıllı… Hayata tutunmak konusunda yetenekli olması dışında etrafına da hayat aşılayabilen bir kişi. Güzel, çok güzel. Belki de tam bu nedenden hiçbir kompleksi yok, karşı cinsi etkilemek konusunda bir iddiası da…

Ama onun ne kadar iddiası olmasa da erkekler onu beğeniyorlar ister istemez. Su arkadaş canlısı bir kız bu nedenle erkeklerle sevgili olmaktan çok arkadaş olmaya yatkın. Onun bu ayrımını anlayamayan ya da anlamasına rağmen peşinden koşan birçok erkek oluyor elbette. Peki bu Su’nun umurunda oluyor mu? Elbette hayır. Onun kalbi tek bir kişi için atıyor, o da Cenk.

Su ağabeyini de, babasını da, annesini de seviyor. Hepsi ile arası iyi ama onun için babasının yeri ayrı. Babasına hem bir çeşit şefkat duyuyor hem de ona hayran. İstanbul’dan Bodrum’a taşınmaları Su’yu hem sevgilisinden ayıracak, hem de hayalindeki mesleğin, hayatın önüne çok büyük bir engel koyacak ama Su, ne kadar isyan etse de babasını üzmemek adına uyum sağlamaya çalışacak kuşkusuz. Cenk ona destek verecek, onu yalnız bırakmayacak ama Cenk gibi popüler ve çapkın bir genç adam elbette uzaklarda rahat duramayacak. 

Böylesine güzel ve cana yakın bir kız olarak, tabii ki yeni hayatında da birilerini etkileyecek. Su, Bodrum’a geldiği ilk dakikadan itibaren başka bir gencin gönlüne düşecek: Kelebek. Su ve ailesi havalimanından Bodrum’daki yeni evlerine gitmek için Kelebek’in taksisine bindikleri andan itibaren genç adamın, ismiyle müsemma, karnında kelebekler uçuşacak.

Su, enerjisi ile Bodrum’daki sıkıntılı ailesini ayakta tutmak için çabalayacak. Bütün bu sorunların babasından kaynaklandığını öğrendiğinde ise kafası karışacak. O güne dek hep kahraman zannettiği babasının ikinci yüzü ile karşılaşmak onu yaralayacak. Su’nun yaralarını hemen yanındaki Kelebek mi yoksa ebedi olduğunu düşündüğü ama gizlice çapkınlık yapmaktan da geri durmayan aşkı Cenk mi saracak?