Milattan önce
1332... Dünyanın en güçlü devleti Mısır. Firavun Akhenaton’un etrafı
düşmanlarıyla çevrilmiş ve en güvendiği hizmetçisi tarafından
zehirlenmiştir. Akhenaton’un tek bir erkek evladı vardır ve o da henüz dokuz
yaşındadır ama yaş önemli değildir. Çağın en güçlü devletinin başına küçük
Tutankhamun geçer ve hikaye başlar.
Tut’un ilk
fragmanı düştüğü zamanlarda izlesem mi izlemesem mi diye epey tereddüt ettim.
Öncelikle antik Mısır hiç mi hiç ilgimi çekmiyor. Göze sürmeli adamlar, bir
garip şatafat falan bana göre değil. Bu konuya o kadar ilgisizim ki “Tutankhamun
kimdir?” diye sorsalar “bir firavun”dan öteye geçecek bilgim yok.
“Öyleyse
neden bu diziye ilk bakış yazıyorsun?” diyebilirsiniz. Hemen cevabını vereyim, çünkü Amerikalıların hepsi Mısır uzmanı değil. Bu dizi benim gibi sıradan
izleyiciler için yapılıyor. Bu yüzden ben de en sıradan izleyici formumla
değerlendireceğim. Yani bu dizide antik Mısır hakkında bilgiler vermeler, karşılaştırma
yapmalar falan yok. O beklentide olan arkadaşları ana sayfamıza alayım. Orada
başka güzel yazılar da var.
Arkadaki askerler daha şık.
Malumunuz,
dizi işinin epey karlı olduğu keşfedilince her kanal ve platform diziler
yapmaya başladı. Spike Tv de bunlardan biri. Aslında kanal daha önce bolca
reality show işine yüklenmiş. Bu konuda hiç de fena değiller. Tut onlar için
bir deneme olmuş. Fakat 3 bölümlük kısa bir deneme olmuş. İyi ki de kısa olmuş.
Dizinin
introsunu izlerken çok fazla beklentiye girmemem gerektiğini anladım. Aslında
Ben Kingsley gibi dev bir isme sahipler. Zaten o var diye izlemeye karar vermiştim. Bu yaşından sonra paraya pula kanıp kötü işler yapmaz diye
düşündüm. Dizi devam ettikçe de yabancı dizi severlerin aşina olduğu pek çok
yüze rastladım.
Tututututut maşallah daha çoook dizilerde görürüz inşallah...
Tyrant dizisinde Nusrat rolünde gördüğümüz Sibylla Deen, Da
Vinci’s Demons, 24, Game of Thrones ve daha pek çok yapımda karşımıza çıkan
Alexander Siddig, Yine Game of Thrones ve Dracula’dan tanıdığımız Nonso Anozie bir araya toplanmış ki bu bir başarı sayılabilir. Suhad karakterine can veren Kylie Bunbury’den
de etkilenmemek mümkün değil. Under The Dome dizisinde yer almış. Ben ilk defa
Tut’da rastladım. Ekranda adeta parlıyor. Bundan sonra yakın takip
uygulayacağım oyunculardan bir tanesi olacak.
Dizinin konusuna dönecek olursak Firavun
Tutankhamun iyi biri diyebiliriz. Buna karşılık etrafı düşmanlarla çevrili. O da bunu
seziyor ve bir şekilde zekasıyla kendisini halka da ispatlayıp iktidarını
akbabalardan kurtarmak istiyor. Buna karşılık firavun kanından gelen son erkek
evlat olduğu için ani bir şekilde ölürse iktidarın başka bir aileye geçme
imkanı var. Doğal olarak saraydaki her güç odağının hazırladığı bir firavun
adayı da var. Tarihten günümüze bir Tutankhamun adı geldiğine göre hepsini alt edişini izleyeceğiz demektir.
Gerçekten de
dizi konusu yapılabilecek kadar çatışmalı bir dönemi ele almışlar. Fakat ne
yazık ki derslerine iyi çalışmamışlar. Dizide bir sürü şey oluyor ama hikayeyle
aranızda sürekli bir set var. Sibylla Deen gerçekten kötü bir performans
sergilemiş. Tyrant’ın ikinci sezonunda da performansını beğenmemiştim. Ayrıca
garip bir şekilde bir sahnesi bir sahnesine uymuyor. Bir sahnede inanılmaz duru
bir güzelliği varken diğer bir sahnede vasat bir güzelliği olduğunu
düşünüyorsunuz. Bu Deen’in genel bir problemi. Bunu çözemezse kariyerine büyük
ayak bağı olacaktır. Tutankhamun rolündeki Evan Jogia’nın ergen bıyıkları da
tüm o idealist ve kararlı konuşmaların üzerinden biçer döver gibi geçiyor.
Buralar da mı benim???
Keşke dizideki problemler bunlarla bitse... Karakterler öyle tekdüze yazılmış ki, içten
pazarlıklı daima içten pazarlıklı, idealist daima idealist, aşık daima aşık olarak
karşımıza çıkıyor. Halbuki son yılların en iyi dizilerine baktığımızda iyiyi ve
kötüyü, güzeli ve çirkini, doğruyu ve yanlışı aynı anda benliğinde barındıran
karakterlere sahip olduklarını görüyoruz. Yönetmen faciasına ise hiç girmeyeceğim.
Normalde de pek girdiğim bir alan değildir ama beni dahi rahatsız ettiyse
gerisini siz düşünün. Ayrıca dizide olacakları 10-15 dakika öncesinden tahmin
edebiliyoruz ki bir yabancı dizide kolay kolay karşılaşmayacağımız bir durum. Ranini hariç. Onun ultaviyole görüş gücü var. Sezon finaline kadar görebiliyor.
Tut eğer bir yerli dizi olsaydı “güzel iş” derdim. Fakat devler liginde bu standartlarla
yaşaması imkansızdı. Adeta "Tutmayın küçük enişteyi, salın gitsin" rahatlığıyla yapılmış bir iş. Diziyi 3 bölüm yapmanın faydasını bu şekilde görmüş oldular. En azından “iptal
etmedik, o kadar planlamıştık” diyecekler. Syfy kanalında bile işler daha
özenle yürüyor. Kingsley reyiz de umarım bir daha böyle işlere girmez.
Antik Mısır’a
meraklıysanız, Ben Kingsley seviyorsanız veya bomboş bir 89 dakikanız varsa
izleyebilirsiniz. Bunlar dışında run forrest run!