Lezzetli mucizeler, tadına doyum olmaz kader: Dinner Mate

Lezzetli mucizeler, tadına doyum olmaz kader: Dinner Mate
Ahh!...

Kazanmak için ille de kaybetmek mi gerekir? Mesela sadece istediğimiz, hak ettiğimiz için kazanamaz mıyız? Ama doğru, o zaman kazandığımızın ne kıymeti kalır ki? Onurumuzla kazandığımız mağlubiyetleri ne yapacağız? Paçalardan başarı akan, hak, doğruluk akan yenilgilerimizi ne yapacağız? Emeklerimizin arkasından mı ağlayalım ya da inatla yenilgimizi mi kutlayalım? Hiçbir şeye, hiçbir kimseye ne aitiz ne de onların sahibiyiz. Hayatın kaybedeği oluyor da aşkın kaybedeni pek goremiyoruz, değil mi? Sevmenin, sevebilecek yürek sahibi olmanın neresi yenilgi? Ama bir de umutlar vardır. Umudu kaybedeni gözünden anlarız. Gözünün feri kalmamıştır. -Mış gibi yapamaz. Bitikliğini ibret kütüphanesi gibi çehrende taşınır. Gören bakar, acır ve gider.

Bütün bunları ne unutturabilir? Nasıl korkmadan yeniden başlanabilir? Güzel bir yemek! Karşında ruhundan anlayan bir yalnız ile. İki yalnız, aynı yalnızlıkta buluşursa o yemek lezzetli olur. Çünkü bilirsiniz, kaybetmek en çok sevene yakışır. Bir kaybediş ancak bu kadar lezzetli olabilir; eğer bir “Dinner Mate”iniz varsa!

Bu aşırı romantik giriş ve künye... Haydi, Dinner Mate’i masaya yatıralım!

*
Yönetmen: Ko Jae-Hyun
Senaryo: Park Shi-In(fotoroman), Kim Joo
Oyuncular: Song Seung-Heon, Seo Ji-Hye, Lee Ji-Hoon, Son Na-Eun
Kanal: MBC

*

Dinner Mate’in hikayesi başarılı bir psikiyatr olan Kim Hae-Kyung (Song Seung-Heon) ile iletişimci Woo Do-Hee (Seo Ji-Hye) arasında geçiyor. 2013 yılında aynı ismi taşıyan Kore internet fotoromanından uyarlama. Seul’de başlayıp Jeju Adası’nda temelleri atılan ve tekrar Seul’de akan bir kader örgüsü. Ay pardon, hikâye örgüsü. (Çünkü biliyorsunuz, hayata dair en güzel anılar, başka yerde başlar ama Seul’de akar.) Tıpkı Hae Kyung ve Do Hee’nin hikayesinde olduğu gibi. Bu duruma kader deyin, hayatın olağan akışı deyin, ne derseniz deyin… Sizi bir yerde adınızla, canınızla karşılaştıracak ama siz ondan önce davranıp tanışıyorsunuz. Yemeğinizi, hayatınızı, sırlarınızı paylaşıyorsunuz. Aslında dizi gibi ama tıpkısının aynısı gerçek hayat. Ekrana gelen görüntülerin kurgu olduğunu biliyorsunuz. Ama tuhaf bir şekilde, birdenbire hayatınızın tüm mucize ve tesadüfleri bir film şeridi gibi gözünüzün önünden akıp gidiyor.

Dinner Mate ile ilgili ilk izlenimim kesinlikle olumlu yönde olduğu. “Bu kadar tesadüf ya da tesadüfsüzlük olur mu?” diye sormadan hikâyeyi akıtabilmek muazzam bir başarı. Çünkü hikâyenin tam da olması gereken yerinde “o karşılaşma” olmuyor. Ama daha güzeli oluyor. Bu durum aslında hayatın bize selam çakması gibi bir şey değil mi? Daha iyisi, daha güzeli olacağı için olmuyor. Mucizeler, kadere karşı!

Hae-Kyung ve Hae-Kyung karakterlerinin çok iyi yaratılmış olması diziye ilk bölümden itibaren ikisine de yüzde yüz inandım! Hae Kyung’u çok sert bulsam da bir yerde o da silahlarını yere bırakıp teslim olacağını bildiğim için rahatlıyorum. Her ikisinin de ayrı hikâye akışlarında sürpriz beklemiyorum. Özellikle flashbackler, birbirleriyle tanışmadan önceki hayatlarında yaşadıkları vs. Sürprizsiz ama bir o kadar da merakla izleten bir dünya kurulduğu için, olabilir mi acaba?

Song Seung-Heon. Kore’nin en iyi beş erkek oyuncusunu say deseler, düşünmeden ilk sırada Song Seung-Heon’un ismini söylerim. Bir önceki performansından daha iyi. Ve bilirim ki bir sonrakinde daha da iyi olacak. Seo Ji-Hye’nin hayat verdiği Do-Hee karakteri için ise ilk teklif Shin Min-A’ya gitmiş ve Shin Min-A reddetmiş. Neden reddettin Shin Min-A, sadece soruyorum. Seo Ji-Hye’yi izlemek de çok keyifli. Hatta duru oyunculuğuna rağmen “overrated” bulduğum da doğrudur. Ama Shin Min-A’ya bu tarz diziler çok yakışıyor. Herhalde bu da onun kaderi ya da mucizesi, ne dersiniz? Neyse, demem o ki Seo Ji-Hye ile Song Seung-Heon naçizane nezdimde görüntü olarak yılın çifti olmaktan çok uzaklar. Ama velakin hikayenin akışı, Do-Hee ve Hae-Kyung’u izletiyor.

Bana katılır mısınız bilemiyorum, ama fikrimce Kore dizilerinin en ofsayt noktası aslında bu: Eğer çok çok çok özel bir hikayesi yoksa şaşırmadan dümdüz seyrediyoruz. Güzel anlatılıyor, dinlerken izlerken zevkten dört köşe oluyoruz, o başka. Ancak bazen, ters köşe yok mu, diye kendi kendime sorduğum da oluyor. (Dinner Mate dizisinde demeyeceğim. :) ) Hikaye anlatıcılığının dayanılmaz güzelliği. ^^

*

Özetle; Dinner Mate izlerken ruhu da doyuran ve sonunda “İşte bu kadar!” diyeceğimize inandığım bir giriş ile başladı ve hatta hikayesini yarıladı. Kader mi, mucize mi, sorusuna cevap ararken “kaderin mucizesi” diyebileceğimiz türden. Her bölüm sonunda bizleri tekrar tekrar düşündürecek, tekrar başlamaktan korkanları cesaretlendirecek kadar güçlü bir öyküye izlemek isteyen herkese bu diziyi tavsiye ediyor, iyi seyirler diliyorum.

Bilirsiniz, her ortamın bir raconu vardır. Aynı ruhu taşımadığımız üç kuruşluk adamlarla aynı sofraya oturmayız. Ama bu drama hepimizin Dinner Mate’i oldu bile, şimdiden. Tekrar sevdiklerimizle, neşeli kalabalıklarımızla, sağlıkla, bereketle aynı sofralarda buluşana kadar, sevgiyle. ^^


 



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER