Yeni fenomen: Fazilet Hanım!
Ilgaz Gökırmaklı
Fazilet Hanım ve
Kızları’nın tanıtımlarını izledikten sonra aklımda tek bir şey kalmıştı. “Canına
yandığımın dünyasında kim para istemiyor, Fazilet istemiş çok mu?” cümlesi ile
yıkıp geçen Fazilet Hanım isyanı.. Açık konuşmak gerekirse bu her yere
uyarlanabilen kullanışlı replik dışında başka hiçbir şey dikkatimi çekmemişti.
Uzun zamandır izlediğim en yapmacık fragman diye düşünüp, televizyonun sesini
kısmıştım. Kadroda aşina olduğum ve sevdiğim isimler var, pek kıymetli “yalı,
saray, konak” hikâyeleri de işin şerbeti ama fragmanların bıraktığı sıradanlık
hissi tüm isteğimi kaçırmıştı. “Birazcık bakar geçerim en kötü ihtimalle Nazan
Kesal’ı izlemiş olurum, keyfim yerine gelir” diye oturdum ekran karşısına. Detaylara geçmeden önce neticeyi de önceden
bildireyim. Şu canına yandığımın dünyası izin verirse haftaya da Fazilet
Hanım’a konuk olacağım. Neden mi?
Kim bilir kaç kez konuk olduk ihtişamlı yalılara? Kaç kez
karşılaştık o büyülü yalıların sefasını sürenlerle, uzaktan hayran hayran bakıp
her türlü cefayı çekenlerle? Kısacası aşina olduğumuz ve ne olursa olsun satın
alıp izlediğimiz konuların başında gelir yalılılar cephesi. Zengin ama içleri
en az Osmanlı Harem’i kadar entrika dolu aileler, onların yaşadığı her şeye
öykünen getto sakinleri.. Dünyayı farklı pencerelerden izleyen ama ortak
bahçeye çıkmak isteyen aşıklar,
olayların merkezinde yer alan mutfak ekibi falanlar filanlar. Kısacası
yetişkin bir Türk dizisinde olması gereken tüm ögeleri içinde barındırıyor.
Fazilet Hanım ve Kızları
yalnızca Fazilet Hanım için bile izlenmeye değer diyor ve oyunu büyük
başlatıyorum. Para için kızlarını harcamayı göze alan anne demeyeceğim
Fazilet için. Etik değerlere kapılıp bu nasıl dizi, zenginlik yine yüceltilmiş,
görgüsüzlük güzellemesi olmuş da demeyeceğim. Aslında Fazilet Hanım’ı sempatik bulmasam tüm
bunları diyebilirdim ama karakter bir kere kendini sevdirdi. Ve en önemlisi
Fazilet’i yalnızca sempatik de bulmadım, hikayesini merak ettim, kimi yerlerde
empati kurmaya çalıştım. İnsanı kendine hayran bıraktıran bir enerjisi var
Nazan Kesal’ın. Abartıya düşüp insanı rahatsız edecek birçok sahneyi o kadar
doğal yansıtmış ki bir an olsun sıkılmadım. Hayalleri, hevesi ve hatta hayatı
yarım kalmış bir Fazilet Hanım var karşımızda. Ve tüm bu çoşkusu, bir an olsun
düşmeyen enerjisi ile ben Fazilet Hanım’a inandım. Hayatla olan savaşını, tıpkı
ezberlediği repliklerdeki gibi onu tek başına bırakacak hırsını, istedikleri
uğruna neleri göze alacağını merakla bekliyor olacağım. Kız kardeşler Ece ve
Hazan’da anne-kız hikayesine başarı ile adapte olmuşlar.
Fazilet Hanım öykündüğü yalılara uzaktan hem de epey bir
uzaktan bakarken birden pencereden içeri süzülüp Egemen’ler ile tanıştık biz
de. Koskoca Fazilet’in temizlemek için bile canını verebileceği antikaların
sahibi Egemen’lere.. İşin bu cephesi ne yazık ki beni Fazilet Hanım kadar
heyecanlandırmadı. Güçlü, zengin ve prestijli bir aile portresi ne yazık ki
kafamda oturmadı. Egemenler bundan sonra olayların alevleneceği, muhtemel incir
ağaçlarının dikileceği yeni adresimiz olacak. Aslına bakarsak aşina olduğumuz,
zengin ve önemli ailelerin sahip olması gereken her şeye de sahipler. Bir adet
otoriter baba, bir adet evin şımarık oğlu, bir adet örnek ortanca evlat, bir
adet kıskançlığın gölgesindeki ağabey, bir adet şımarık kız kardeş ve pek tabii
eser miktarda istenmeyen gelin! Egemen Ailesi’nde her şey olması gerektiği gibi
ancak eksik olan bir şey var. O ihtişamı ve sahip olması gereken asilliği
veremiyor. Hal böyle olunca izlerken hafif bir sıkılma, “Ay bu sahneler hemen
geçsin Fazilet Hanım nerede?” demeler başlıyor. Egemenler cephesi kendini bir
parça daha toplarsa işler çok daha keyifli olabilir.
Ezcümle, ön yargılarla başladığım Fazilet Hanım ve Kızları
beni hikayesine inandırdı. Tanıtımların aksine ikinci bölüm fragmanı da
heyecanlandırdı. İkinci hafta itibari ile “yalı” kısmı kendini biraz daha
toplar, entrikanın dozu bir tutam daha artar, Fazilet Hanım ortalığı
şenlendirmeye devam ederse değmeyin benim keyfime! Hadi bakalım, şu canına yandığımın dünyasından
bir de Fazilet Hanım geçsin, biz de
izleyelim.
Herkesin emeklerine sağlık..