Dizide en sevdiğim karakter, Esma’nın
Faruk’u evlendirmeye çalıştığı İpek’in annesi oldu. Ortamdaki tek aklı başında
kadın gibi görünen Kıymet Hanım, Esma Sultan’ın gelini olmaya fazlasıyla
hevesli kızı İpek’e telkinlerde bulundu durdu. İpek kızımıza benim söylemek
istediğim ise amaç konağa gelin gitmekse gül gibi ve ona hafiften yanık
Fikret varken, bir kere bile dönüp bakmayan olgun Faruk’un peşinde kendini heder etmemesi. Bir
de bacak kadar kızın suratındaki ‘Konağa bir girsem Esma’ya bile haddini bildiririm’
ifadesini bir miktar fazla ve abartılı buldum. İpek’ten daha umutluydum
açıkçası ama ilerleyen bölümlerde oturur herhalde.
Osman ben sana kıyamam
Dizimiz her ne kadar Faruk ve
Süreyya aşkı üzerine kurulsa da, Faruk’un kitaplara düşkün ve bu yüzden de naif
bir kişiliği olduğunu tahmin ettiğimiz kardeşi Osman’ın, Süreyya ile
karşılaşması ve Osman’ın ona sessizce vurulması da bir harikaydı. Sahneye çıkacağı
yere giderken, astım krizi geçiren Osman’a rastlayan ve ona bir nev-i nefes olan
Süreyya’nın tatlılığına hayran olmamak, ağabeyi Faruk’un aksine içine kapanık ve
çekingen Osman Boran için imkansızdı zaten.
Dizide gözümden sakınmak ve
pamuklara sarıp sarmak istediğim iki karakter var; Süreyya ve Osman. Geri kalanlara
bir miktar mesafeliyim, onları daha iyi tanımayı bekliyorum. İlk bölümü
klişeler diyarı tadında geçmiş olsa da İstanbullu Gelin ikinci bölümünü de
izlemek için bende yeteri kadar merak uyandırdı. İyi seyirler dilerim.