Dünyanın en uzak mesafesi: İstanbul-Bursa

Dünyanın en uzak mesafesi: İstanbul-Bursa
Tanıtımlarını ilk gördüğümden beri merakla beklediğim İstanbullu Gelin, 3 Mart’ta Star TV’de başladı. Dizi, daha hiç izlemeden bile geleneksel konağa gelin gidecek özgür kız temasıyla ve tabii Özcan Deniz’in varlığıyla akla Asmalı Konak’ı getiriyor. Asmalı Konak’ın da aşırı güzel bir dizi olması ve her sahnesi üzerine uzun uzun konuşabileceğimiz kadar detay ustalığı içermesi İstanbullu Gelin’in işini zorlaştırıyor ve beklenti çıtamızı yükseltiyor. Bu nedenle belki de başka şartlarda daha çok beğenebileceğim bir diziye bir miktar haksızlık yapma endişesi taşımıyor değilim. Bir de ilk bölümle ilgili yazmaya başlamadan önce hayranlıkla belirtmek isterim ki Aslı Enver’e rolü çok yakışmış. O kadar güzel, o kadar sade ve zarif bir Süreyya ki, bakmaya doyamadım. Yazının devamında söyleyeceklerim bu düşüncemden bağımsız.


'Sabahları white mocha'mı içmeden kendime gelemiyorum'

Zengin ve her şeye gücü yeten, sonradan göreceğimiz gibi 23 milyon Euro'luk anlaşmaları gözünü kırpmadan yırtabilen işadamı Faruk’un, zor şartlarda yaşayan ama hayat enerjisinden bir şey kaybetmemiş müzisyen Süreyya’ya aniden gelişen şiddetli aşkını izlediğimiz ilk bölümde, son derece klişe bile olsa pek tatlı bulduğum bir açılış ve tanışma sahnesi vardı. Tabii asıl sebebin benim için Aslı Enver olduğunu belirtmek isterim zira Özcan Deniz yaşlanmış bir Seymen Ağa’ydı gözümde. Kötü müydü? Hayır. Eskiyi unutturacak kadar farklı mıydı? Tamamen hayır. Bu ilk tanışma sahnesinden aklımda Aslı Enver’in ne kadar hoş olduğu ve bir de Süreyya’nın metroda gelirken okuduğu kitabın isminin mozaiklenmiş olduğu kaldı. Markaların kapatıldığını biliyorum ama kitap isimlerinin gizlenmesi daha önce başladıysa da ben ilk defa görüyorum, şaşırdım. "Kurtlarla Koşan Kadınlar" da güzel kitaptır ayrıca, tavsiye ederim.


Asmalı Yüzük gibi nesilden nesile geçecek bu yüzük tabii ki Esma Sultan'ın..

Süreyya ve Faruk’la tanışmamızın hemen akabinde Faruk’un Bursa’da yaşayan zengin ailesini de gördük. Babalarını kaybetmişler, erkek kardeşler olarak anneleriyle Bursa’da bir Konak'ta yaşıyorlar ve doğal olarak annelerine isminin yanına Sultan ekleyerek sesleniyorlar çünkü Konak'ta yaşamak bunu gerektirir. Anneleri Esma, tabii ki oğullarına hastalıklı şekilde düşkün ve bunun çok normal olduğuna inanıyor. En büyük oğlu Faruk’u helal süt emmiş, kendisine uygun gördüğü bir ailenin kızıyla evlendirmek hayattaki en büyük emeli. İstanbul’dan nefret ediyor, o şehrin kirinin pasının insanın üzerinden çıkmayacağına emin. Bu nefretin arkasında yarım kalmış bir sevda mı, rahmetli kocasının İstanbul’dan bir kadınla yaşadığı aşk mı çıkacak, ilerleyen bölümlerde göreceğiz. Esma Sultan aynı zamanda çok geleneksel yapıda bir kadın olduğundan, evin hizmetlilerinden bir tanesine bakır kaplarda ayaklarını yıkatırken suya renkli sıvılar döktürüyor, yasemin kokusu tercihi.


Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER