The Fall üçüncü sezonu başladı. Yeni sezonuna bu kadar sessiz giren başka
bir dizi hatırlamıyorum. Üçüncü sezonun ilk bölümü de sessiz bir bölümdü.
İkinci sezon sonu çığlık çığlığa bıraktığımız Gibson ve arkadaşlarını bu sezon
sessizce karşıladık. Ancak bu sessizlik sizi yanıltmasın. Bölüm çarpıcı
ayrıntılarla dolu idi: Gibson’ın vurulan polis arkadaşı ile değil de Spector
ile ilgilenmesi, Spector’ın ameliyat sırasında akan bir damla gözyaşı,
Gibson’ın içinde bulunduğu duruma rağmen herkesi dengede tutması, vb.
Katili yaşatmalı mı? Yaşatmamalı mı?
İlk bölüm, kameraların hastane zeminindeki kana odaklanmasından tutun da
bipleyen makinalara yakın çekimlere kadar ER dizisinin bir bölümü imiş gibi
dursa da açılış bölümünün ruhuna uygun sahneler vardı. Richard Coyle’ın göz dolduran acil servis müdahale doktoru performansı
polisiye drama olan dizinin ilk bölümünü tıbbi terimlerin sıkça kullanıldığı
medikal bir dramaya çevirdi. Ancak hem Coyle’ın hayat verdiği doktor hem de
Gibson ilk bölümde bize şunu sordu: Katil olduğunu bildiğiniz birini yaşatmak
için uğraşır mısınız? Doktor'un ve Gibson’ın buna farklı perspektiflerden aynı
cevabı vardı: Evet, Spector yaşamalı. Makinaların göstergelerin
her an değişme ihtimalinin olması gibi bölüm de belirsizlik üzerine kurulu idi.
Spector’a ne olacak? Polis korumasında bir tutuklu nasıl vurulur? Rose, Spector
ile gönüllü mü gitmişti? Gibson soruşturmaya devam edebilecek mi?
Jamie Dornan bu bölümde çok fazla
performans göstermese de
Gillian Anderson bakışları ve duruşu
ile Gibson’ın aklından geçenleri ve ruh halini bize çok iyi yansıttı. Öyle ki
ameliyathanede olan bir yakını imiş de onu yalnız bekliyormuş gibi hissettim ve
ekrandan elimi uzatıp elini tutasım, yanında sessizce oturasım geldi. Pek çok
kişinin böyle düşüneceğini tahmin etmiş olacaklar ki bölüm bu arzumu
karşılayacak şekilde sonlandı.

Işığa yürü çoçuğum. Spector’ın bilinçaltında tünelin sonundaki ışığı değil de karanlığı seçmiş
olması bu sezonun diğer sezonlardan daha karanlık ve çarpıcı olacağı hissini
uyandırdı bende.
Dizi diğer sezonlarında olduğu gibi yine kadın hikayelerine öncelik
vereceğinin sinyallerini verdi. Gibson, Spector’ın kızı ve Rose şimdilik bize
yansıyanlar. Bir saate yakın yavaş ilerleyen bir bölüm olmasına rağmen,
Spector’ın kızının öğrendikleri ile ne yapacağını, bagajdan sağ kurtulan
Rose’un kocası ile ilişkilerinin nasıl evrileceğini ve en önemlisi Spector ve
Gibson arasında kurulan değişik bağın nerelere varacağını merak ediyorum.
Yoğun bakım ünitesi hemşiresinin Spector ile yalnız kalma sahneleri bende büyük bir gerilim yarattı. Her an Spector makinaların hortumlarını sökecek ve hemşireye bir şey yapacakmış gibi hissettim. Aynı zamanda, hemşirenin Spector'a bakışlarında da biraz hayranlık sezdim. Sanki bu hemşire sıradan bir hemşire olarak kalmayacak ve üçüncü sezondaki gerilimin artmasında kilit bir nokta olacak gibi.
Peki, siz The Fall yeni sezonunun ilk bölümünü beğendiniz mi?