Şu diziyi bugün bir oturup izleyeyim
dedim. Az değil tam 11 sezondur, çok fazla kanal değişikliğine
ve yaşanan çeşitli problemlere rağmen kendi gününü ve kendi
saatini yaratmış, reyting yarışında kimselere yenilmemiş bir
dizidir bu. Zaman zaman çok fazla eleştiri odağı oldu, zaman
zaman saçmalayan sahneleri de oldu belki ama, nazar boncuğu deyip
geçelim. (Hatalar, her işte olur.) Sonuç olarak
Kurtlar Vadisi,
gerek sinema filmleri gerekse her sezon ekrana gelen bölümleriyle
efsanevi bir başarı elde etmiştir.
Açık açık söyleyeyim, diziyi daha önce hiç izlemedim. ''Çakır'ın ölümünden beri
izlemiyorum.'' cümlem teknik olarak doğru fakat Çakır'ın
ölümünden öncesini de izlememiştim. Yani tesadüfen sadece
Çakır'ın ölüm sahnesini izlemiştim. Kısacası tamamen temiz
kafayla hem Andy Garcia hatırına, hem de bu sezon başında düzenlenen Kanal D- Pana Film
ortak davetinde tanıştığım insanlar hatırına
(Ah evet, bu adamlarla yedim, içtim, sohbet ettim..) bu akşam televizyon karşısındaydım. Anlamadığım
bir yer, yanlış yazdığım bir isim olursa şimdiden affola.
Bir bölümde aksiyonun kitabını yazdı.
Bu bölüm Kara'nın bölümüymüş
sanırım, benim de hoşuma gitmedi değil. Hakan Boyav beğenerek
izlediğim bir oyuncudur aslında. Onu diğer oyunculardan ayıran ana
özellik şu: değişik olması. Evet evet, tam anlamıyla değişik.
Sadece yeteneğiyle, duruşuyla, mimikleriyle akıp giden bir oyuncu.
Başka bir şeye ihtiyacı yok. Dev bir karakter oyuncusu. Sahnede
olsun da ''Ne iş olsa yaparım.'' diyebilecek biri. Tabii tiyatro
kökenli olmasının da bu duruşa katkısı büyük. Boyav, üç sezondur
Kurtlar Vadisi'ndeymiş. Geç tanıştım Kara ile erken vedalaştım.
Çok çabuk kanım ısınmıştı halbuki. Ölüm sahnesine birazdan
geleceğim, şimdi sırayla gidelim.
counter strike günlerim geldi aklıma..
Tuncer Salman da yıllardır Kurtlar
Vadisi'ndeymiş gibi hiç yadırgamadım. Zaten yadırgayacak kadar
bilgi birikimim yok, bozmayın. Şedid'in komutanıymış onu da
anladım. Ömer Baba'yı kaçırmış da Polat ayaklarına kadar
geldi, niye pusuya düşürmedi onu anlamadım. ''Polat pazarlık
yapılacak bir adam değil, görüldüğü yerde indirilecek bir
adam.'' sözü Polat'tan korktuğunu açıklıyor zaten ama, bu
kovalamaca nereye kadar sürecek bakalım..
Ömer Baba tam baba gibi bir
karaktermiş. Dört Halife Dönemi. Kur-an'ı mızraklara takıp
savaşa bilenmek, dinin kitlelerin en büyük afyonu olması
ve yüzyıllar boyunca saf insanlar üzerinde bu afyonu kullanarak kan dökülmesine sebep olmak... Ömer Baba'nın bu konular
üzerinden Sagir Hokka'ya ayarı vermesi müthişti. Korkusuz adammış belli ki tıpkı sonunu düşünmeyen kahraman Polat Alemdar gibi.
Aids'den giden Mercury gibi.. Pisi pisine.
Siyah Sancak Askerleri'nin iğneyle
zehirlenmesi ve öldürülmesi bildiğiniz kadın işiydi. Zehir,
kadınların oyuncağıdır, derler. Kafalarına sıkacak kadar
cesaretiniz yok tabii. Tek tek gelsenize, Kara'nın intikamını
bizzat ben alacam ulan! Seni gidi mistır kiy seni.. Alacam olm
anahtarını!
Final sahnesi yani benim kahramanımın
ölüşüne gelecek olursak, efso! Komutan gibi öldü tam da ona
yakışan şekilde. ''Ölmez, ölmez aha valla ölmüyor.'' dedik
pisi pisine gitti adam. Hastaneye gitmek de mantıklı bir tercih
olabilirdi tabii ama olsundu, o da böyle seviyordu, bırakalım
kahraman olsundu.. Kara'nın ölümünü unutursak kanımız kurusun!
Kolay bir dizi değil Kurtlar Vadisi.
Benim de 10 senedir izlememe nedenim buydu herhalde. ''Totale hitap
ediyor, o yüzden bu kadar reyting alıyor hedehödö'' değil. AB bir kafaya
hitap eden, Total'e de göz kırpan bir ,dizidir benim
kategorimde. Öyle zaman geçsin, aman şu şuracıkta açık dursun
da ben de işlerle uğraşırım denilebilecek bir dizi değil.
Oturup üzerinde kafa yormanızı, o an başka bir şeyle uğraşmadan izlemenizi
gerektirecek bir dizi.
Senaryosu derin, karakterler fazla. Kurgu
müthiş. İzlerken sıkıldım mı, hayır. Yabancı bir ülkeye
düşmüş, yaprak döner bulmaya çalışan turist gibi hissettim
bölümün başlarında ama, dizi sıkmadı, her anı heyecanlıydı.
Vakit buldukça izlemek istiyorum gelecek bölümleri. Geç keşfettim
ama, meğer iyi kurgulanan işlerimizden biriymiş Vadi.